Çubuk Kırma Yarışı...

08 Haziran 2013 Cumartesi

Efendi hazretleri komşularını iftara davet etmiş. Ezan okununca iftar edilip namaz kılınmış ve sonra sofraya oturulup iftarlıklardan başlanılarak tabaklar mideye indirilmiş.
Salona geçilirken komşulardan birinin tuvalete gitmesi gerekmiş. O gelene kadar da uzun tütün çubukları yakılıp sohbete başlanmış. Komşu efendi kapıya yaklaşınca takatukalara uzatılmış çubukların üzerinden atlayayım derken bir çubuğu kırıvermiş. Ondan kaçarken ötekini, ötekinden kaçarken berikini kırıp durmuş.
Efendi hazretleri heyecanını yatıştırmak için seslenmeyi denemiş:
“Komşu şöyle buyurun.”
Komşudan yanıt şöyle olmuş:
“Efendi hazretleri şurada bir çubuk kaldı. Onu halledeyim geliyorum.”

\n

***

\n

İktidarın Gezi Parkı eylemine yaklaşımı komşu efendinin durumuna benziyor.
Birileri ortalığı yatıştırmaya çaba harcıyor ama Başbakan’ın öfkesi ve
“dediğim dedik” kararlılığı bitmiyor.
Oysa parktaki ağaçları koruma amacıyla masum bir çevre girişimi olarak başlayan gençlerin bir araya gelmeleri, ceberut devlet ortaya çıkmasaydı başladığı gibi sürecekti.
Ne zaman ki biber gazlı saldırı başladı, yöneticiler bu tür eylemleri kullanmaya niyetli grupların da ekmeklerine yağ sürdüler.
Başta anneler, babalar olmak üzere hem çocukları ve gençleri korumak isteyenler hem de içlerinde sakladıkları tepkileri anımsayanlar Gezi Parkı’na akın ettiler.
“Kurunun yanında yaş da yanar” deyişine uygun olarak gösterici-aşırı eylemci ayrımı yapılmadan başlanan biber gazı sıkmalar ve kurşun gibi kullanılan kartuşlar devreye girdi, ileri demokrasi de bir kez daha rafa kalktı.
Şu da ortaya çıktı ki, polis orantısız güç kullanmadığı ve biber gazı sıkmadığı sürece gerginlik yaşanmıyor, yakıp yıkma yanlılarına da fırsat yaratılmıyor. Bu sadece Gezi için değil, öteki iller için de geçerli bir gözlem.

\n

***

\n

Orantısız güç kullandığı görüntülenen polisler hakkında inceleme başlatıldı. Kadın, çocuk demeden insanların gözlerine biber gazı sıkanlar, nişan alıp biber gazı kartuşları fırlatanlar, kaba kuvvet kullananlar ve eli sopalı polisler belirlenmeye çalışılıyormuş.
Peki TOMA’lardan nişan alarak tazyikli su sıkan, insana parende attıran, görüntülerden anlaşıldığı gibi çok sayıda kişiyi beyin kanaması geçirme tehlikesi ile karşı karşıya bırakan TOMA’cılara hiç sorgu sual edilmeyecek mi?
TOMA’ların yaptıkları yumruk atmaktan, saç çekmekten, aşağılama niyetlerini bir yana bırakırsak, daha tehlikeli değil mi?

\n

***

\n

Biber gazı bulutları sadece çevredeki turistleri, alıcıları, esnafı değil evcil hayvanları da perişan etti.
Taksim ve Beşiktaş’taki güvercin, kumru, karga gibi kuşlarla kediler ve köpekler göç ettiler.
Sinanpaşa Camisi’nin yanındaki meydancıkta esnafın ve gelen geçenin verdiği yemlerle karınlarını doyuran güvercinler günlerdir ortada yoklar.
Öldüler mi, kaldılar mı bilemiyoruz.
Söz kuşlardan açılmışken bir başka çevre sorununu da tanık olarak aktarmak istiyorum.
Erenköy ve Suadiye’nin sahil tarafındaki apartmanların uygun damları martıların kimi yüksek ağaçlar da kargaların yuvaları ile dolu. Gecenin bir vakti başlayan havai fişek patlamaları onlar için yaşanmaz bir çevre oluşturuyor.
Yuvalardaki panikten yere düşen yavruların bir daha yuvaya dönme savaşları kalmıyor.
Hani bu duruma da bir çare bulunsa...

\n

***

\n

ÖZÜR: Topçu Kışlası’nı, haberin yer aldığı eski gazetelerdeki tarihten yola çıkarak Vahdettin’in sattığını yazmıştım. Fark ettim ki yanlış yapmışım. Arkadaşlarım ayrıntılı bilgileri hazırlıyorlar. Ben de yanlış için özür diliyorum.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları