Hikmet Çetinkaya

Kurtlar vadisi...

21 Kasım 2015 Cumartesi

Maviye boyanmış bir gökyüzü...
Aldığım notları okuyorum, dün ve bugünü düşünüyorum, hayatın dingin akan suyunda bir bilinmezliğe doğru yürüyorum...
Ölümden değil hayattan söz etmek istiyorum, çiçeklenmiş bir yürek, gülümseyen çocuk gözlerini arıyorum.
Bilinçaltına işlenmiş kuşkular, çağdaşlık görüntüsünün birbirine karışması, ortaya kördüğüm olmuş bir sorunu çıkarıyor gibi geliyor bana.
Düşünüyorum, eski notlara bakıyorum, yarım kalmış yazılara:
“Çağımızda eski dönemlerin düşmanlıkları aşılıyor, töreler etkisini yitiriyor, özgür aşkların yaşanmasına yeşil ışıklar yakılıyor...”
Ölümsüz bir sevdayı düşünüyorum; Silvan’da, Silopi’de, Halep’te, Ankara’da, Paris’te hüznün gölgesinde dolaşıyorum.
Silvan’da yaşanan o yangın, birer birer düşen fotoğraflar, ellerinde spreylerle delik deşik edilmiş evlerin duvarlarına yazı yazan yüzleri maskeli özel harekât polisleri....
Duvar yazıları içimi acıtıyor:
“Kurdun dişine kan değdi korkun”, “Türkün gücünü göreceksiniz”, “Kızlar geldik bulamadık”, “T.C. Özel Tim.”
Ölümsüz bir sevda, sevgi, kardeşlik duyguları yok olmuş oralarda.
Dağ taş, kurtlar vadisinin kudurmuş haline dönüşmüş sanki!
Her Kürt yurttaşımızı potansiyel terörist olarak gören bir zihniyet egemen güvenlik güçlerinde.

***

Terörle mücadele edilecek elbette...
Mücadele edilirken Silvan’da yaşayan kadın, erkek, genç, yaşlı, çoluk çocuk herkese “düşman” gibi bakılmayacak.
O insanlar bu topraklarda doğdular...
Onlar bizim insanlarımız, kardeşlerimiz, çocuklarımız.
Onların da sevdaları var, aşkları var, yaşamları var...
Umutları var onların da...
Bilinçaltına işlenmiş kuşkulardan arınmalı bu ülkeyi yönetenler.
Bu ülkenin siyasetçileri, siyasal erk, devlet...
Polis, asker...
Hepsi ama hepsi insani duygularını yitirip ırkçılığın bataklığına düşmemeli...
Silvan’a cehennemi yaşatanlar, Türkiye- Yunanistan futbol maçında yaşanılanları, IŞİD’in bu coğrafyaya nasıl yerleştiğini birkaç gün önce görüp yaşadı.
İnsan nedir insan!
İnsan, geçmişten geleceğe uzanan yolda eski kalıtımları uzun süre sırtında taşımıştır. Derebeylik çağlarından kalmış töreler, soyağacımızın köklerinden benliğimizin damarlarına yürümüştür.
2015 yılında benim güzel yurdumda bir terör var...
Suruç’ta, Ceylanpınar’da, Şemdinli’de, Diyarbakır’da, Türkiye’nin kalbi Ankara’da...
Bakın Fransa’ya, acılarını yaşarken İslam düşmanlığı yapan ırkçıları havuza attı...
Peki Türkiye ne yapıyor Silvan’da?
“Kurdun dişine kan değdi korkun!”

***

Özel harekât polislerinin Silvan’da mermilerle delik deşik edilmiş evlerin duvarlarına yazdığı ırkçı yazılar...
Tek başına iktidar olmuş bir partinin, HDP’yi yok etmek için uyguladığı yöntem, Cumhuriyet değerlerinin yok edilmesi için şimdilerde “paralel” dedikleri cemaatle çevirdiği dolaplar...
Nedense tüm bunlar unutuldu...
Yakılan canlar, hukuksuzluk unutuldu...
Ağır insan hakları, hukuk ihlalleri, baskı, şiddet sarmalı...
Basın özgürlüğünün ayaklar altına alınıp çiğnenmesi...
Devleti ele geçirmeye çalışan “paralel devlet-paralel örgüt” hikâyesi, PKK, IŞİD, şehit tabutları, Silvan’da cehennemi yaşayan Kürt yurttaşlarımız.
Bu saatten sonra demokrasi, özgürlük, hukuk devleti masalları anlatmayın bize...
Hayatın akışını görüyoruz, karanlığın orta yerinde duruyoruz açık açık.
Duvarlara yazılan yazılar, devleti kuşatan bir zihniyetin kendisidir. İsteyen aynaya bakabilir, kendini seyredebilir.
Eh, başkanlığın “fiili varlığı” zaten hayatımızı delip geçmiş, karanlığın ortasına kurulmuş...
Bundan sonra ne olur?
Hep birlikte göreceğiz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları