Başka Türlü Olamazdı...

13 Haziran 2013 Perşembe

Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olaylar beklediğim gibi bitti. Sonuca hiç şaşırmadım.
Siz şaşırdınız mı?
Sanmam.
Sonuca şaşırmak için
Tayyip Erdoğan iktidarının, Gezi Parkı’ndan ve Taksim Meydanı’ndan yükselen sesin anlamını kavrayacak bir diyalog yeteneğine sahip olduğuna inanmak gerekirdi.
Sonuca şaşırmak için buyurganın sürekli bölmeye, kendisi gibi olmayanı aşağılamaya, her konuda, ama her konuda, kendi görüşünü zorla kabul ettirmeye yönelik davranışlarının demokrasiyle bağdaşmayacağını anlayıp bunun değişmesine ikna olmuş bir yapıya ulaşabileceğine inanmak gerekirdi.
Taksim Gezi’nin, bu iktidar altında, park olarak kalmasının mümkün olduğunu bir an için bile düşünülebilmesi için tabanı talana dayalı bir düzenin kendi içinde değişebileceğine inanmak gerekirdi.
Bunların herhangi birine bir an için inanabildiniz mi? İnanabilir misiniz?
Sorunun yanıtı hayır olunca da, sonucuna şaşırmamak normal.
İçişleri Bakanı
Muammer Güler polisin buram buram provokasyon kokan son operasyonunun amacını şöyle açıklamış:
Normalleştirmek.

\n

***

\n

Demek ki demokratik talepleri baskıyla, biber gazıyla, orantısız güç kullanarak sindirmek kentin tüm doğal ve tarihi zenginliklerini yağmalamak, kentin geleceği konusunda kent sakinlerini değil rantçıları, talancıları söz sahibi kılmak, son yeşilleri de AVM’ye kurban etmek normalleştirmekmiş.
Bütün bunlar normal görülünce, sonuç da ancak bu olabilir, başka bir şey olamaz.
Zaten söylemek istediğim de oydu:
Ancak böylesi olabilirdi, başka türlüsü olamazdı.
Başka türlüsünün olabilmesi için kolların sıvanması, 2013 baharında Taksim Gezi Parkı’nda demokrasi ve uzlaşma çiçeklerinin açabilmesi için iktidarın buna niyetli olması, yapısının böylesi bir diyaloğa elvermesi gerekirdi.
Ne yazık ki durum bu değil.
Bu durumda tümüyle kaçırılmış bir fırsattan söz edebilir miyiz?
İki hafta süren, bütün Türkiye’de gerçekten milyonları peşinden sürükleyen, en umulmadık kişileri, en apolitik insanları bile Taksim’e çeken direnişin tümüyle heba olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yaşanmışı yaşanmamış kılmak mümkün olmadığına göre, iki haftalık direnişin tümüyle boşa gittiğini söylemek mümkün değildir.
İktidar, demokratik direniş ruhunu ortadan kaldırmak, Gezi hareketini karalamak için ne yaparsa yapsın bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyemez.

\n

***

\n

O gerçekleri şöyle sıralamak mümkündür:
Tayyip Bey’in herkese her alanda nasıl davranacağı konusunda emirler yağdırmasından, kendisi gibi olmayanı ötekileştirmesinden, aşağılamasından bıkmıştır artık insanlar.
Bu bıkkınlık, öylesine yaygınlaşmıştır ki, onu dile getirenler kamuoyunda destek bulmaktadırlar.
Demek ki, demokratik direniş olgusunun halkta karşılığı hâlâ mevcuttur.
Muhalefet partileri bugüne kadar uyguladıkları yöntemler, izledikleri politikalar ve yaşama geçirdikleri örgütlenme modelleriyle, azarlanmaktan, güdülmekten, bastırılmaktan, kıstırılmaktan bıkmış olan toplumun, tepkilerini oluşturabilip yönlendirebilmekte yetersiz kalmışlardır.
Muhalefetin yetersiz olması, muhalefetin gereksiz olması anlamına gelmemektedir.
Demek ki demokratik muhalefet yolları ve yöntemleri bulmak gerekir.
Bunların her şeyden önce, kararlı, renkli, ama şiddete başvurmayan demokratik nitelikli olmaları gerekmektedir.
Bireyselleşmekte olan toplumda, yeni bir ortak demokratik direniş yolu ve organizasyonu bulunabildiği takdirde, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi görünen demokratik uyanış yaratmak mümkündür ve nitekim bu sonuç Gezi eylemiyle elde edilmiştir de...
Gezi direnişinin başka türlü bitmesi beklenemezdi. Ancak bu şekliyle bile çok öğretici, uzun mücadelenin yolunu açıcı nitelikte olmuştur, arkası gelecektir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları