Öztin Akgüç

Kalan Son Silah: Din İstismarı

05 Temmuz 2013 Cuma

Son on yıl boyunca AKP’nin, daha doğrusu partiyi şahsı ile bütünleştirmiş Sayın Başbakan’ın hemen her alanda başarı öyküsü, masalı, menkibesi hangi sıfatla nitelendirirseniz nitelendirin adeta destanı yazıldı, söylendi. Bu bağlamda belki ileride yalakalıkta “örnek vaka” olarak ele alınacak, okutulacak söylemler oldu. Ekonomik başarı, dış itibar, lider ülke, dünya lideri başbakan, ileri demokrasi, AB fatihi gibi motifleri de içeren övgüler düzüldü.
Son yaşanan olaylar başarının yalnız sözde kaldığını, yalaka medya, partizan bürokratlar, ürkek işadamları, bazı bilim adamları(!) hatta dış desteklerle sanal bir ortam yaratıldığını, övgülerin, övünmelerin hiçbirinin gerçekçi olmadığını, hayali olduğunu ortaya koydu, kanıtladı.
Ekonomik başarısızlık, bir muhasebe kesinliğiyle, rakamlarla kanıtlandı. Halkımızın en azından bir bölümü bu başarısızlığın, özür dilerim, ceremesini ödemeye başladı.
Gerçi uzun bir süredir ülkemizde ekonomik başarının sözde kaldığını, Türkiye ekonomisinin kırılgan olduğunu, her an krize sürüklenebileceğini ileri süren, öngören ekonomistler, yazarlar vardı; ama onlar sadece kötümser münafıklardı. Başarıyı bir türlü göremiyorlardı. Ekonomi güçlü, taş gibi sağlamdı. Nasıl taş gibi sağlam bir ekonomiyse bu... Son bir ayda döviz sepeti TCMB’nin yoğun döviz satışına karşın TL’ye karşı en az yüzde 7.0 oranında değer kazandı. TL değer yitirdi. Faizler nerdeyse ikiye katlandı, borsada değer kaybı yüzde 15’i buldu. Dış ticaret açığı aylık yüzde 14.3 düzeyine yükseldi. Yıllık dış ticaret açığı 90.0 milyar USD, cari işlemler açığı 50.0 milyar USD düzeyinde sürüyor. Büyüme hızında yıllık yüzde 3.0 düzeyini tutturmak bile iyimser bir olasılık olarak kalıyor. Döviz kuru ve faiz yükseldiği için bankalar ve firmalar sürekli zarar yazıyor. Bunun bilançolar üzerindeki olumsuz etkileri haziran sonu ve eylül sonu bilançolarında daha net görülecek. Bu sonuçlar
“güçlü ekonomi” tanısına yeni anlamlar, öğeler kazandırıyor. Aynen 2009 ekonomik krizinin, “teğet” kavramına geometride yeni anlam kazandırdığı gibi.
Dış politika her durumda Cumhuriyet döneminin en başarısız yıllarını yaşıyor.
“Lider ülke” savından ABD uyduluğu gerçeğine evrilme söz konusu; Arap âleminde de yalnız ABD uydusu ülkelerle aramız iyi. Bunlar gerçek Suriye dostları mı, yoksa ABD hempaları mı? Burada da bir gizleme, takıyye var.
Demokrasimiz,
“ileri demokrasi” alalaması ile eksikli, melez demokrasiden, kakokrasiye doğru hızla evriliyor. Özgürlükler, insan haklarına saygı, kadın hakları konusunda dünya sıralamasındaki yerimiz en sonlarda. Kadın haklarından anladığımız sadece türbana özgürlük, kadının yaşam hakkını dahi koruyamıyoruz.
Her alanda başarısızlık yaygın iken, bir yerde Cumhuriyetin fetret, ayrışma dönemi yaşanırken, son bir silaha başvuruluyor: Din istismarı. Din istismarı bir yerde bir çaresizliği de yansıtıyor. Din istismarı ile oy kazanma stratejisi izleniyor. Din istismarı da incelikten yoksun; camilerde içki içildi, ayakkabı ile girildi, uygunsuz hareketlerde bulunuldu gibi. Din istismarı, dincilerle gerçek Müslümanlar arasında bir çatışma doğuruyor. Müslümanlık doğruluğu, düzgünlüğü, güçsüzden yana olmayı gerektirir. Dini kişisel bir çıkar aracı olarak kullanmak, Müslümanlıkla bağdaşmaz. Bu nedenle gerçek ve laik Müslümanlar arasında dincilerin, din tacirlerinin gerçek Müslüman olmadıkları görüşü yaygındır.
“Gerçek bir Müslüman böyle hareket etmez, bu derekeye düşmez diye düşünülür.”
Halkımızın aydınlanması, din istismarının etkisizleşmesi açısından da yaşamsaldır. İktidarın din istismarına sarılması, bir yerde başarısızlığın da örtülü itirafını oluşturuyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları