Ya Kırk Katır...

05 Temmuz 2013 Cuma

“Acele etme” derdi annem; “anlayıp dinlemeden, durup düşünmeden balıklama atlama”. Doğrusu da bu, ama kimi zaman bin defa gördüğünüz filmi yeniden görüyorsanız, katilin kim olduğunu biliyorsanız, dayanamaz filmi anlatır, romanın sonunu söyleyiverirsiniz. Biz 1971’de İstanbul’un ne kadar gizlenecek yeri varsa bir bir sınamış, “Bu anayasa bize bol” diyen çok yıldızlı generallerle gecenin karanlığında savaşmayı alın yazısı bellemiştik. Arkadaşlarımızı o gece karanlığında yitirdik. Marşları, şarkıları hâlâ söylenir, Gezi direnişinde yinelenen şarkılar da aynı şarkılardı. Sonra yine bir kere daha, bu kez “Sizi bire kadar kıracağız” diyenlerin darbesi geldi. Eh, haklarını yememek gerek, dediklerini neredeyse gerçekleştirdiler.

\n

Yine de 80 kuşağı darbecilerle hesaplaşmayı, devraldığı mirasa ihanet etmeden sürdürdü. Şimdi genç yaşlı hep birlikte darbenin sivilini öğreniyoruz.
Bizim 70 kuşağımız, 80 kuşağımız, 90 kuşağımız darbe nedir, neye yarar, ne içindir, kimin içindir bilir. Bu nedenle de bir yerde asker yönetime el koymuşsa, sivil sivilliğini unutmuşsa ilk ve ilkesel tutum, sıkı bir
“hayır” çekmektir.

\n

***

\n

Şimdi Mısır’da askerler bizdeki 71 darbesine benzer bir yöntemle iktidara el koydular. Öyleyse önce sıkı bir “hayır” çekmenin, sonra da en önemli gerçeklerden birini dile getirmenin zamanıdır: Mısır’da askerler hiçbir zaman iktidardan uzak olmadılar, iktidarın arkasındaki güç her zaman onlardı, gerçek güç onlardaydı. “Arap Baharı” dalaveresiyle iktidara Batı’nın da desteğiyle el koyan Mursi ve onun Müslüman Kardeşleri de askerin sıkı denetimi dışına çıkabilmiş bir takım değildi.
İktidara ortak olabilmenin, böylece bir şeriat düzeni kurabilmenin temel koşulunun askerlerle ittifak yapmak olduğunu iyi biliyorlardı ve öyle de yaptılar.
Bir şeyi unuttular yalnızca.
Başka bir güç daha vardı Mısır’da.
Ülkenin geleceğini dinciliğin, şeriatın karanlığında değil, laikliğin ve aydınlanmanın ışığında görenler, açlığı yoksulluğu dile getirenler meydandaydı bu kez. Batı entelleri, pek beğendikleri Tahrir başka telden çalmaya başlayınca ne yapacaklarını bilemediler. Ne sahte baharların her daim muhibbi Batı anlayabildi olup biteni, ne de İhvancılar. O zaman ve her zaman ne olur? Bütün iktidarların arkasındaki güç devreye girer. Girdi.

\n

***

\n

Şimdi ne olacak?
İktidarı yitiren her fani gibi Mursi de, dostlar alışverişte görsün kahramanlığına soyunacak. El altından pazarlıklar sürecek. Bizim 1971’den çok iyi tanıdığımız teknokratlar hükümeti kurulacak. En kısa sürede iktidar
“güvenilir ellere” teslim edilecek. Batı kızar gibi yapıp sevinecek. Darbeden bir gün önce askerlerin Amerikalılarla halvet olduğunu kimse söylemeyecek.
Peki bundan sonra ne olacak? Ya da ne olmalı? Tahrir Meydanı’nı bu kez
“Arap Baharı” sahteliği ile değil, gerçek taleplerle; yoksulluğun sona ermesi için, hak ve özgürlükler için dolduranlar inatla savundukları işin peşini bırakmamalı. Mursi ve benzerlerinin sahte kahramanlığına, ordunun “kurtarıcılığına” kanmadan, görünen ve görünmeyen iktidarlara karşı, sureti haktan görünen darbecilere karşı, haklı oldukları için bir adım önde olduklarını hiç unutmadan ve sokağa ihanet etmeden mücadeleye devam etmeli.
Biliyorum,
“hariçten gazel okumak kolay” diyorsunuz değerli okurlar.
Biliyorum söylemek kolay, gerçekleştirmek zor.
Kolay olsaydı bizim memlekette biber gazı tüketimi bu kadar artar, sokaklarda yalnızca itirazlarını dile getirdiler diye insanlar ölür müydü?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları