‘Haklı ama krizin pençesinde’

26 Kasım 2015 Perşembe

Kore savaşından bu yana ilk uçağının düşürülmesinin sıcak öfkesi içindeki Putin’in, Rusya’nın çıkışlarını biraz daha serinkanlı değerlendirmelere bırakmaya çalışalım... Sonuçta Türkiye’nin haklılığına tanıklık eden, NATO, ABD, AB sözcülerinin Türkiye’nin sınırlarını koruma haklılığının altını çizdikten sonra ‘ama’lı vurgulamaları, değerlendirmeleri de düşündürücü... Kuşkusuz değişen dünya dengeleri, düya çapında terör eylemleri dehşetiyle odak yapılmış IŞİD’le savaş önceliği, büyük Ortadoğu krizi, sıcak Irak-Suriye bataklıkları ekseninde çok geniş ittifaklara acil gereksinim ortadayken.. NATO üyesi Türkiye’nin, Rus uçağını düşürmesi ile ortaya çıkan krizden kaygı duyulması da çok doğal, kaçınılmaz...
Putin, yaşanan en sıcak saatlerde Türkiye’nin konuyu NATO’ya taşımasına karşı “Bizi sırtımızdan vurdular” tepkisini boşuna koymadı... NATO, ABD, AB sözcülerinin Türkiye’nin ilk sunduğu gelişmelere ilişkin kanıtlarla “Türkiye’nin sınırlarını koruma hakkını” tanımak zorunda kalmaları başka, üstlerine yüklenen rol, sorumluluk çok başka... Tükiye’nin sınırlarının ihlal edildiği gerçeğinin onayının hepsinin sırtına yüklediği sorumluluklar var... ‘Ama’ sözcüğünün arkasından altı çizilen vurgulamaların noktası, virgülü, dozu.. yükümlülüklere ilişkin ortak sorumluluk, kararlılık üstlenme anlamına da geliyor. “Haklılık” vurgulaması ile Türkiye rahatlatıldıktan sonra, kendi yükümlülüklerine ilişkin sorumluluk almamaya yönelik eğilimler açığa çıkıyor...

***

Irak-Suriye bataklıklarında, tarihe yazılacak en kanlı terör örgütü eylemleriyle birlikte IŞİD’in kuruluşunu ilan ettiği; aynı zamanda İslamcı en radikal, fanatik yorumlarla beslenen dünyayı ele geçirme iddiasındaki ‘İslamcı Devlet’in yıkılması, yok edilmesi gerekliliğinde çok farklı çıkarlar, hesaplarla zar zor bir geniş cephe oluşturulabilmişken.. Esad cephesinde Rusya ve İran’ı kenetleyecek, tam da Paris bombardımanı sonrası çok daha anlamlı (ortak düşman) ittifak noktasına gelinmişken “ABD-AB, NATO’yu ters cephede yol ayrımına sürükleme riski de nereden çıktı?” havasında, dostça, inceden inceye serzenişler, uyarılar var... Beklenmeyen demeyeceğim ama istenmeyen karşı karşıya gelişle ilgili hem Rusya’ya hem de Türkiye’ye yönelik uyarılar, yine çıkarlarla ayrışan tonlar ve renklerde şekilleniyor...
Savaşın eşiğinde, ama henüz çıkılamaz biçimde içinde olmadığımıza mı sevinmeliyiz? Bir adım ileri giderek, yandaş medya korosunun çok yüksek sesle, aynı zamanda Rusya’yı tahrik edebilecek tonlarda, “Sınırlarımızı ihlal etmekle açığa düşen Rusya’ya bize yakışan dersi verdik. Nasılsa 1-0 galibiz. Bundan sonrasında uzlaşmaya yönelik gerekli adımları atarız..” havasına mı girmeliyiz? Tıpkısının aynısı Rusya tarafından gelen öfkeli çıkışlar da aynı havalarda... “Önce bize yapılan haksızlığın hesabını sorarız.. Sonrasında bizim de Türkiye ile savaşa girmek gibi bir niyetimiz yok..” içeriklerinde...
Bizim cephenin ortak sorumluluklu tarafları ABD-AB-NATO baştan aklı başında arabuluculuk rollerini benimsediler... Bir an önce iki tarafı uzlaşma masasına oturtabilmenin yollarını aramanın ötesinde, IŞİD’e karşı ortak savaş cephesinin kırılmaması için kararlılıklarını vurgulayıp durmaktalar... “Gerisi sizin aranızda çözülecek sorunlar..” demeye getiriyorlar... Sözün özü Türkiye ile Rusya taraflarını yakan krizin çözümünde anlamlı katkıları söz konusu olamayacak... Saray’ın çiçeği burnunda kurdurduğu yeni Davutoğlu Hükümeti’nin sorumluluğu ön planda, atacağı yeni adımlar önemli. İktidarlarının, daha doğrusu Türkiye tipi başkanlığı bir an önce gündemimize dayatmaya hevesli Liderliğin, Türkiye’nin haklı olduğu, ama krizin pençesine düşürüldüğü, Türkiye- Rusya uyuşmazlığında yeni çözüm reçeteleri, çıkışları ne olacak?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları