Güzel Bir Bahçe Olsa

09 Temmuz 2013 Salı

Bugün sütunumu tiyatrocu dostum, akademisyen ve sokak tiyatrosu vurgunu Semih Çelenk’e bırakıyorum. Bu yazıyı, 1990’lı yıllarda, yani Taksim Gezi’nin devrimci çocukları ya yeni doğmuş ya da çok küçükken yazmış. Ve şöyle devam ediyor: “Güzel Bahçe” Taksim Gezi’nin yıllar önceden kurulmuş hayali miydi yoksa?

\n

“Güzel bir bahçe olsa... Bahçede de güzel insanlar... Şiir yazıyor olsalar, resim yapsalar, oyun oynasalar, film çekseler, heykel yapsalar... Cam fanuslardan, sırça köşklerden artık çıkma zamanının geldiğini düşünmüş olsalar... İçlerinde bugüne ve geleceğe dair umutları, tutkuları ve düşleri olsa... Her yanımızı saran bezirgânlardan ve haramilerden bıkmış olsalar...
Ağızlarında ‘zor günlere sakladıkları ihtiyar bir ıslık’ları olsa... Bakıp da görememekten, görüp de anlayamamaktan mustarip olmasalar... Can yeleksiz ve yüzme bilmeden de okyanusa atlama cesaretleri olsa... Söyledikleri her sözün kendilerine nefret, aşağılama, zorbalık ve kurşun olarak dönmesine başkaldırsalar...
Özgürlüğe ve aşka (ki böyle bir şey gerçekten var) ekmekle su kadar ihtiyaçları olsa, ama bunu şimdiye dek hiç söylememiş olsalar... Hiç istemedikleri halde her gece rüyalarında aynı çarşaflı ve sarıklı karabasanı görmelerine rağmen, her sabah uyandıklarında tüfekli amcalarına koşup kendilerini kurtarmalarını istemeseler... (Ki onlara kalsa kurtarırlar, biliyoruz bunu.)
Ne adına ve ne zaman olursa olsun hem kendi onurlarının hem de kendisi gibi olmayanların onurlarının kırılmasına şiddetle karşı olsalar...
Bir gün...
Bir bahar günü...
Hiç umulmadık bir anda...

Sanki ‘söz’leşmiş gibi...
Öyle fazla özelliği de olmayan bir gün...
Bir anda o güzel bahçede, o güzel insanlar...
Birbirlerinden habersiz, ama kendilerinden haberdar...
Yan yana gelseler... Yan yana ayrı ayrı ama hep beraber...
Barış için bir ütopya, bir düş ülke, bir yok ülke kursalar mesela...
Aslında yüce nutuklarla, insanların en güzel duygularıyla oynayarak çıkarılan bu kirli savaşların, insanlara kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediğini söyleseler... Ama birileri istiyor diye değil, ama birilerinin istediği gibi de değil... Kendileri istediği için, kendi istedikleri gibi...
Sırf  biraz soluk alabilmek için...
Bu ölü toprağını atmak, karanlığı biraz yırtmak için...
Küçük sevinçler bulmak için hiç değilse...
(Ne güzeldir o şiir değil mi:
‘Bir zamanlar yüreğim/ Sonsuz bir sevinçle çırpınırken/ Deli gibi/ Ne hayaller kurardım/ Ne hayaller kurardım/ Dolaşırdım bulutlarla birlikte/
Konuşurdum dünyanın gözleriyle/ Bitmez tükenmez sanırdım sevgilerim/ Avuçlarımdaydı dünya! Avuçlarımdaydı dünya!/ Gördüm/
Kaçıverdi avuçlarımdan dünya/ Sevgilerim çorak çöllerde kayboldu/ Gözyaşları ve acınası bir yüz kaldı bana/ Şimdi küçük sevinçler bulmalıyım.../ Bir cümle.../ Bir insan.../ Bir dost sıcaklığı.../ Bir çocuk gülümsemesi gibi/ Küçük sevinçler bulmalıyım...’
(*)
Küçük sevinçler büyük sevdalara, deli coşkulara dönüştürebilmek için...
Güçlenmek için...
Güzel bir bahçe olsa...
O güzel bahçede de güzel insanlar...”
* Işıl Özgentürk’ün Küçük Sevinçler Bulmalıyım, adlı oyunundan alınmıştır.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları