Hikmet Çetinkaya

İntikam Timleri...

14 Temmuz 2013 Pazar

Karanlık işlerine yarıyor...
Ellerinde
sopalar, palalar, bıçaklar sokak aralarında dolaşıyorlar.
Biber gazı,
gaz bombası, basınçlı su...
Çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler kaçışıyor.
O anda çıkıyorlar karşılarına satırlarla, sopalarla, palalarla.
Sayıları
15-20...
O dar sokaklarda, kör karanlıkta, salyalarını akıtarak o korumasız insanları yakaladıklarında kıyasıya dövüyorlar.
Patron
televizyon ekranlarında o sıralar...
Esip gürlüyor, darbelerden söz ediyor.
Çok şükür darbeleri biliriz.
Darbelerle geçti bir koskoca yaşam.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül...
28 Şubat’ı da yaşadık, o koskoca patronların nasıl dize getirildiğini gördük.
Ve bankaların içini nasıl boşalttıklarını falan...
Okulllarının anahtarını
Çevik Bir Paşa’ya teslim etmek isteyenleri de elbet.
Kimse
bize ikide bir “Sandık demokrasidir” falan demesin, o sandıkları da biliriz 12 Eylül sürecinde...
Yani 1982 anayasa halkoylaması, darbeci anayasanın nasıl halkın oylarıyla geçtiğini, cemaatlerin paşalarla nasıl iş tuttuğunu da.

\n

***

\n

Demokrasi elbet sandıktan çıkar çıkmasına da, sonra ne olur bilinmez.
Çünkü darbeci vesayet orta yerde durur bugün olduğu gibi.
Yüzde
10 barajı, liderin parti içindeki egemenliği...
Önseçim yapılmadan listelere yerleştirilen milletvekilleri.
Eğer demokrasi bu ise ben ne diyeyim...
Afiyet olsun siz yiyin, ben almayayım!
Darbeci
vesayete de karnım tok, sivil vesayete de...
Önemli olan elbet sandık ama her sandıktan demokrasi çıkmıyor.
Bu bir kültür sorunu...
Sen
12 Eylül’ün darbecilerini yargılar gibi yapacaksın ama o işkencecileri görmeyeceksin, onların yerine 28 Şubat’ın generallerini içeri tıkacaksın.
Şu
Ankara’daki DAL’ın başında kim vardı? Diyarbakır, Aydın cezaevlerinde, Mamak’ta neler olmuştu?
Ya 12 Eylül öncesinin katliamları?
90’lı yıllar, faili meçhuller, yargısız infazlar, yakılan ormanlar, toplu mezarlar?
NATO gladyosu...
Onları ortaya çıkaran meslektaşlarımızın bazıları Silivri’de bugün...
Eh, paşalar da var, subaylar da
Silivri’de, Hasdal’da yapılmamış bir darbeden ötürü içeride yatan tutuklu ve hükümlü.
Muhtıra veren paşamız ise dışarıda...

\n

***

\n

Bugünü anlatmak için düne bakmak gerekir...
Umudunu kaybetmeden, karamsarlığa düşmeden, vicdanı yitirmeden...
Sımsıkı sarılmak gerek hayata!
Çiçeklenmiş bir ağacın dalı, gözleri çiçeklenmiş çocuklar.
Gençler!
Nesnelerin başlangıcında ölüp yeniden doğan ve
sonsuza dek süren bir mücadele yakın tarihimizin sayfalarında yazılıdır.
Biriken ışık göğe doğru vurduğunda donuk bir günün ilk saatleri, aklımıza
“anaların kardeşliği”ni getirir.
İntikam
mangaları ya da timleri görevini yapmış, inlerine çoktan girmiştir.
Kardeş türkülerini duymaz onlar! Çünkü hepsi katildir.
Çocukları öldürülmüştür onların!
Analar dimdik ayaktadır
Ali İsmail Korkmaz toprağa verilirken.
Gözlerinizi yumarsınız...
Kanlı tarihin sayfalarını anımsarsınız o sırada.
21 Kasım 2004’te evlerinin kapısı önünde babası Ahmet Kaymaz birlikte öldürülen Uğur Kaymaz gelir aklınıza.
13 yaşındaki Uğur ve bedeninden çıkarılan 13 kurşun...
2005 yılında Lice’deki 12 yaşındaki Ceylan...
Diyarbakır’da panzerin altında ezilerek ölen Şahin Öner...
Cizre’de 16 yaşındaki Yahya... 28 Haziran’da Lice’nin Kayacık köyünde 18 yaşındaki Medeni Yıldırım...

\n

***

\n

Afyon’u unutmayın!
Sınır karakollarını, şehit düşen Mehmet’leri, mayınlı tuzakları...
Eğer bu
ülkede demokrasi ve özgürlükler olsaydı ne Türkler, ne Kürtler, ne Lazlar, Çerkezler, Sünniler, Aleviler ölürdü.
Demokrasi kültürünü öğrenemedik!
Parti kapatmayı demokrasi sandık!
Temel
hak ve özgürlükleri çiğneyip geçtik intikam timlerinin öncülüğünde...
Suçlu yaratmaya gerek yok!
Çünkü hepimiz suçluyuz!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları