Direneceğiz ve kazanacağız

29 Kasım 2015 Pazar

Dört ay önce başka bir tablo vardı: Sahnedeydik. Kameralar, patlayan flaşlar, ışıklar, alkışlar… Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Can Dündar’a basın özgürlüğü ödülünü vermişti.
TGC, Cumhuriyet’in haberlerini “vatana ihanet” olarak değil, “halkın gerçekleri öğrenme hakkı” olarak değerlendirmişti.
Can kısa bir konuşma yaptı. Basın özgürlüğünden, bu özgürlüğün demokrasi için ne denli önemli olduğundan söz etti. Ödülü alırken salondaki cumhuriyetçileri sahneye çağırdı.
Hepimiz sahneye çıktık.
Şimdi hep birlikte Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Sabah saat 10.00. Az sonra Can ve Erdem gelip MİT TIR’ları haberlerine ilişkin ifade verecekler.
Dünyada böyle tuhaflıkların yaşandığı kaç ülke var?

***

Can ve eşi Dilek’in 28. evlilik yıldönümü. Yıldönümünü adliye koridorlarında geçiriyorlar.
Saat 16.20: “Tutuklama istedi” diyen bir sesle irkiliyoruz.
Şaşırmıyoruz bile, sadece üzülüyoruz.
“Niye tutuklama” diye soruyor biri, “Erdem ve Can tutuklanmasaydı delilleri mi karartacaklardı?”
“Delil yok ki karartılsın” diye bir yanıt geliyor. Dava dosyasında, Can ve Erdem’in yaptıkları haberler dışında gerçekten de hiç delil yok.
Hep birlikte 7. Sulh Ceza Hâkimliği’ne çıkıyoruz.
Bazılarımız savcının iddianamesinden bölümler okuyor.
“Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek...” tümcesini duyuyorum.
“Hangi örgüte yardım etmişler” diye soruyor biri:
“Cumhurbaşkanı’nın ne istediniz de vermedik dediği örgüte mi?”
İsteyen belli, veren belli. Fakat gazeteciler yargılanıyor.
CHP Milletvekili Enis Berberoğlu öfkeleniyor: “Muz cumhuriyetinde bile böyle dava olmaz.”

*** 

Can ve Erdem’e destek olmak için adliyeye gelenler her gelişmeyi Twitter üzerinden duyuruyorlar. Arada Periscope’tan canlı yayın yapılıyor. Saat 17.00. “Twitter yıkılıyor” diyor biri. “Can Dündar ve Erdem Gül yalnız değildir” başlığıyla binlerce tweet atılıyormuş.
Tweetlerin rekora doğru koşması bir yandan heyecan yaratıyor. Fakat bazıları haklı bir tepki gösteriyor.
Gazetecilerden biri “Adliyedeyiz ve birkaç milletvekili ile dost dışında kimse yok, yazık” diye tweet atıyor. Diğeri bir fotoğraf paylaşıyor: “Adliyede bir avuç insanız”.
Bir avuçuz ama bildiğiniz gibi değil. Görevliler defalarca o bir avuç insanı adliye binasından dışarı çıkarmak istiyorlar. Başaramıyorlar. Arada grubun yanına gelen Can ve Erdem’in konuşmasını engellemeye çalışıyorlar. O da olmuyor. O bir avuç insanın kararlılığı görevlileri şaşırtıyor.

*** 

Saat 22.00. Hep birlikte “Özgür basın susturulamaz” sloganıyla adliye binasından çıkıyoruz.
Adliyenin hemen önünde Erdem Gül’ün annesi konuşuyor:
“Benim oğlum doğrudan yanadır, hata yapmaz... Ben çocuklarımı babaları hapisteyken fındık ve çay toplayarak yetiştirdim...”
Erdem’in babası, 12 Eylül darbesinin ardından TÖBDER davasında yargılanmış beş yıl hapis yatmıştı… Onu dinlerken boğazım düğümleniyor.
Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar şöyle diyor: “Direneceğiz ve kazanacağız”.

*** 

Adliyedeki bir avuç, bir gün sonra Cumhuriyet’in önünde binlere dönüştü.
Bugün “Gazetecilere Özgürlük Platformu”nun yürüyüşündeyiz. Dedik ya,
biz “Boyun eğmeyiz.Ya siz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları