Sosyal bilimlerin çilesi

30 Kasım 2015 Pazartesi

Bu ülkede yalnız insanlar işkence görmüyor; sosyal bilimler de görüyor. İlginçtir, sosyal bilimler işkenceye direniyor.

Çok kısa tarihçe
Türkiye 1945’te çok partili siyasal yaşama geçerken sosyal bilimler çok ağır bir yara aldı. Cumhuriyetin bilimin yol göstericiliği ilkesinin ürünü olan Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin sosyal bilimci dört öğretim üyesi düşünceleri nedeniyle görevlerinden uzaklaştırıldı.
Sonra 1960’ların başında TÜBİTAK ile birlikte kurulması öngörülen Sosyal ve İktisadi Araştırma Enstitüsü, çok büyük bir olasılıkla ideolojik nedenlerle, kurulmadı; bilimsel gelişme topal kaldı.
Bu bilimsel topallık günlük yaşama bile yansıdı; ülke ekonomisini mühendislerin daha iyi yönetebileceği kanısı kamuoyunda egemen kılındı.
Sonrasında çok sayıda bilim insanı, tamamına yakını sosyal bilimci olmak üzere düşünceleri nedeniyle üniversitelerden kovuldu; birçoğu öldürüldü.
Dahası var. 1990’larda TESAK - Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Kurumu kurulması gündeme getirildi; ancak sol korkusu nedeniyle gerçekleştirilmedi.

TÜBİTAK!
AKP iktidara gelir-gelmez tam bir düşmanca tutumla TÜBİTAK’a el koydu. Bunun ilk görünür meyvesi Mart 2009’da bu kurumun Darwin’i kendi çıkardığı dergide sansür etmesiyle alındı.
İşin içinde iş varmış meğer. TÜBİTAK şimdiye kadar satışa sunduğu tüm kitapları 2014’te saptadığı yerellik ve kültürel uyum ölçütlerine göre değerlendirmeye almış bulunuyor. Kurum, bu kapsamda 2015’te 3+ yaş grubunda, içlerinde Gökkuşağının Tüm Renkleri adlı kitabın da yer aldığı 50 bin çocuk kitabını toplatmış; kriterlere aykırı bir durum saptanması halinde söz konusu kitaplar imha edilecek (Hürriyet, Sevin Turan ve Erdinç Çelikkan, 25-26 Kasım).
Çocuk kitaplarını değerlendirme tümüyle bir eğitbilim, yani sosyal bilim işidir; eğer sosyal bilimler yeterince gelişebilseydi TÜBİTAK bu alana o yok edici elini uzatamazdı, bu bir.
İkincisi, TÜBİTAK’ın kitap yok eden bu tutumu ile örneğin insan yaratıcılığının en güzel eserlerinden biri olan Suriye’deki Palmira gibi antik kentleri yok eden IŞİD anlayışı arasında bir yakın akrabalık bağı kurulabileceği bu kurumu yönetenlerin aklına gelmiyor mu?!

Bilimin ‘Gezi’cileri
Kuruluşu yaklaşık yarım yüzyıl öncesine giden Türk Sosyal Bilimler Derneği 14. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’ni geçen hafta ODTÜ’nün ev sahipliğinde düzenledi.
Kamu ve özel ilgili kuruluşların büyük bir olasılıkla korkudan parasal destek vermediği ve aynı nedenle olacak basın-yayının pek ilgilenmediği kongrenin 95 oturumunda 550 dolayında bilim insanı ürünlerini sundu; bu sayının yaklaşık üç katı genç de oturumlara katıldı ve üç gün boyunca sosyal bilimleri yaşadı.
Demek ki bilim kurumlarına ve üniversitelere el koymak yeterli olmuyor; bilim ve özgürlük düşmanlarının kulağına şimdiden kar suyu kaçsın; Bilimin Gezicileri hızla çoğalıyor!
Yine de düşünce ve ifade özgürlüğü düşmanı egemenler bir türlü hızlarını alamıyor ki her ikisi de sosyal bilim eğitimi almış olan Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül tutuklandılar; onlarlayız.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi de bir türlü bitmeyen özgür düşünce ve barış düşmanlığının, toplumun getirilmek istendiği ürkütücü uçurumun yeni bir göstergesidir.
Özgürlük kavgası devam ediyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları