Hikmet Çetinkaya

‘Tükür yüzüne celladın...’

01 Aralık 2015 Salı

Kanla yazılmış yakın tarihin sayfaları: kıyımlar, suikastlar... 
Bunların çoğuna tanık olmuş bir kuşağız... 
Acılarımız, hüzünlerimiz... 
Yitip giden umutlarımız. 
Dünü ve bugünü aynı anda yaşamak... 
Tahir Elçi’yi ensesinden vuran silah, namludan çıkan kurşun hedefini şaşırmıyor onca kişi arasında. 
Özgürlükçü bir insan duruşunu sergileyen Tahir’in o seslenişi, “Silahlar, savaşlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun” diye haykırmasının hemen ardından. 
Nişancı tetiğe basıyor... 
Tam isabet, ensesinden giriyor kurşun... 
Her şey önceden hazırlanmış, kim ne derse desin. “İnfaz emri” birilerince verilmiş... Belki Diyarbakır’ın eski polis müdürlerinden Gaffar Okkan’a verildiği gibi... 
Ciğerimizi, yüreğimizi yakan haberi Can Dündar ve Erdem Gül, Silivri’deki bitişik hücrelerinde öğrendiler. 
Onlar, savaşlardan, silahlardan, çatışmalardan, bombalamalardan, mayınlı tuzaklardan, pusulardan uzaktalar... 
Uzaktalar ama Tahir Elçi’nin ölümünden büyük üzüntü duyduklarını biliyorum... 
Hayatı, insani değerleri, özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği... 
Özgürlüğün bedelini bir başka aydın insan, hukuk savaşçısı ödedi bu kez hayatıyla. 
Zaten hep öyle olmuyor muydu? 
Musa Anter ödemişti, Uğur MumcuAhmet Taner KışlalıOnat KutlarHrant DinkNecip Hablemitoğlu, Tunceli Ovacık Başsavcısı Murat Uzun, Çağlayan Adliyesi Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz... 
Pek çok aydın, bilim insanı, emekçi, gazeteci, yazar... 
kanlı günler... 
Sivas Madımak, Gazi, Başbağlar, Ankara Ulus... Suruç, Ankara katliamı... Asit kuyuları, şehit tabutları, Mardin’de 13 yaşındaki Uğur Kaymaz... 
Gezi olayları; kin, nefret sarmalında yaşayan bir toplum... 
Ne kadar acı!

***

Hayatı gazetecilik olan iki arkadaşımız zindanda yatıyor... Bilinen, konuşulan, Meclis’te tartışılan bir olayı “bu bir haberdir, kamuoyunu bilgilendirmek gerekir” deyip yola çıktıkları için... 
Suçları ne? Ne vatan hainliği, ne casusluk ne de başka bir şey: 
Haber... Haber... Haber...” 
Sinselerdi, “Bize ne” deyip görmezden gelselerdi, başlarına böyle bir şey gelmezdi. 
Tahir Elçi hukukun, özgürlüğün simgesiydi... 
Elçi’yi kimin vurduğu önemli değil; kimin, kimlerin kalleşçe vurdurduğu önemli... 
Sessizliğin sesi olduktan hemen sonra sokak ortasında... 
Aymazlığın zirve yaptığı bir dönemde, insani duyguların yok olması, temel hak ve özgürlüklerin ayaklar altında çiğnenmesi, korku toplumu yaratılması olağandır... 
Bilinsin ki bunların hepsi bir gün bitecek, kazananlar biz olacağız. 
Sakın yalnızlıkların tutsağı olmayın, umutlarınızı yitirmeyin... 
Birer birer zindanlara atsalar, birer birer öldürseler de... 
Sesimiz hücrelerin duvarlarında yankılanacak; sağduyu, ortak akıl galip gelecek bir gün mutlaka...

***

Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Can Dündar ve Erdem Gül’le cumartesi akşamı görüştü Silivri’de... 
Tahir Elçi’nin öldürüldüğünü öğrenen Can ve Erdem şöyle demiş Akın Atalay’a: 
Çok üzgünüz çok... Biz burada güvendeyiz siz kendinize iyi bakın, tek isteğimiz bu!” 
İçerideki iki arkadaşımızın çığlığı umuda çağrı aslında. 
Gece sarsıntılarıyla uyanmış bir insanın duygu yüklü uyarısı... 
O duygudan yoksun olanlar bu ülkede yaşayan 70 milyon insanı oyuncak sanıp oynuyorlar akıllarınca... 
Hayatlar altüst olmuş, tek katlı o evler yıkılmış; yarılmalar, ayrışmalar olmuş, ülke oradan oraya savrulmuş, tasaları değil... 
Oynuyorlar sabah akşam, utanmadan sıkılmadan... 
Ve güneşli, soğuk kış güneşinin altında yürürken Ahmed Arif’in dizelerini anımsamaya çalışıyorum... 
Tükür yüzüne celladın...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları