Aklı Siyasal İslamdan Kurtarmak

22 Şubat 2014 Cumartesi

ABD Merkez Bankası Fed’in açıklamasına göre Türkiye, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Güney Afrika gibi ekonomisi en kırılgan ülkeler arasında başı çekiyor. Biz, toplum olarak ürettiğimizden daha fazlasını tüketiyoruz, harcıyoruz. Büyük ölçüde ithalata bağımlı olduğumuzdan ülkeden çıkan döviz girenden daha fazla oldukça cari açığımız da büyüyor. Bu açık büyüdükçe ekonomimizin kırılganlığı da artıyor.
Cari açığı küçültmenin yollarından biri de toplumu tasarrufa yöneltmek: Bu şubat ayı başında yürürlüğe giren taksitle satış sınırlandırmalarının bir amacı da bu. Fakat geçen yıl itibarıyla salt enerji ithalatı için dışarıya ödenen dövizin 60 milyar doların üzerinde olduğu bir ülkede bu tür önlemlerin etkisi çok ama çok sınırlıdır. Bir süre öncesine kadar dışarıdan nispeten ucuz döviz bularak cari açığı biraz olsun kapatmak olasıydı, fakat ABD Merkez Bankası 2014 başında aldığı bir kararla aylık tahvil alımlarını azaltmaya başlayınca bu yol da büyük ölçüde kapandı. ABD, Merkez Bankası’ndan tahvil alımı yaparak piyasaya para pompalıyor, oluşan likidite (para) fazlalığı Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki tahvil, faiz, borsa ve döviz piyasalarına yatırım olarak giriyordu. ABD Merkez Bankası aldığı karar gereğince yıllık 85 milyar tutarındaki tahvil alımını kademeli olarak 20 milyar dolar azaltarak 65 milyar düzeyine indirdi. Bu uygulama sürecek.
Kısa erimde yapacak fazla bir şey yoktur. Hükümet, dönüp dolaşıp yeni vergilerle toplumun tepesine binecek, insanları iliğine kadar sömürecektir.
Öyleyse ne yapmak gerekiyor?

***

Bir ekonominin dışarıya don, fanila, pantolon satarak, otomotiv yedek parçası üreterek cari açığı dengelemesinin, kırılganlıktan kurtulmasının, ülkeyi zenginleştirmesinin, toplumu refaha erdirmesinin olanağı kalmamıştır.
Çözüm, katma değeri yüksek ürün üretmek, dışarıya satmaktır. Cari açığın da, kırılganlığın da tek ilacı budur.
AKP iktidarı bunu başarabilir mi?
Kanımızca hayır! Çünkü katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin üretimi için inovasyona, yani farklı, değişik, yeni fikirler geliştirmeye, bunları uygulamaya ve en önemlisi bunu başaracak yaratıcı insanlara ihtiyaç vardır. Bu yaratıcı insanlar, daha önce çözülmemiş sorunları çözecek, daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap verecek öneriler geliştireceklerdir.
Bir örnek: Son zamanlar medyada sıkça yer aldı; Ukrayna’dan ABD’ye göçen bir ailenin çocuğu olan Jan Koum beş yıl önce kurduğu ve şu an 450 milyon kullanıcısı olan Whatsapp adlı sosyal paylaşım sitesini 16 milyar dolara Facebook’a sattı.
Bizim de böyle yaratıcı insanlara ihtiyacımız var.
Ne var ki günümüzün İslam dünyasında hiçbir ülke ürünü dünya markası olacak nitelikte yaratıcı insanlar yetiştiremiyor. Dünya açılırken, İslam dünyası giderek içine kapanıyor, insan aklı karartılıyor.
Sonuçta bir “dogmalar bütünü” olan din, aklın önünde daha büyük bir engel oluşturuyor.
Bir siyasal İslam yapılanması olan AKP, ilköğretimden üniversiteye kadar 4x4x4, Fatih Projesi, üniversite öğretim üyelerine açıklama yasağı gibi uygulamalarla aklın eleştirel özelliğini iğdiş eden, farklı düşünceye engel olan, son çözümlemede insanın yaratıcılığını körelten önlemlerle kendisine biat edecek “tek tip” insan üretmek yolunda adımlar atıyor.
İnsan aklını siyasal İslamdan kurtarmak gibi acil bir görevimiz var.
Çünkü siyasal İslamın iktidar olduğu bir ülkede ne cari açığımız kapanır, ne ekonomimiz kırılganlıktan kurtulur, ne dünya markası olacak ürünler üretebiliriz. Ne insani değerler açısından, ne kadın-erkek eşitliği açısından, ne çocuk hakları açısından, ne de demokrasi ve özgürlükler açısından dünya sıralamasında en sonlarda yer almaktan kurtulabiliriz.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları