Osmanlı ile Putin’i alt etmek

05 Aralık 2015 Cumartesi

Rus ve Türk Dışişleri Bakanları Lavrov ile Çavuşoğlu’nun Belgrad’da görüşmelerine rağmen Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesiyle başlayan Moskova - Ankara gerginliği sürecek hatta daha da tırmanacak gibi görünüyor.
Tırmanmanın nedenlerinden biri de, iki tarafın da başında aynı zihniyetin taht kurmuş olmasıdır. Putin ile Erdoğan arasında bir ceberutluk farkı olmadığı herkesin malumu. İki “tek adam”da mutlak iktidarlarını, toplumlarında yaygın olan hamaset ve duygusal tepkiler üzerine oturtmaya çalışıyorlar. Bu durumda da ağzını açan ister Erdoğan olsun, ister Putin, kriz daha da tırmanıyor.
Doğrusu, bu arada iki tarafta da, gülünç olaylara tanık oluyoruz.
Bunların içinde, bir tanesini görünce çok sevindim. Rus tarafındaki aklıevvel yetkililerden biri, Türkiye’ye öfkesini, “Döneri boykot edelim, bir daha yemeyelim!” çağrısına kadar vardırmış. Çağrı beni 2. Dünya Savaşı ertesi günlerine götürdü. O zaman da Stalin’in talepleri üzerine genç Cumhuriyet’in kendini güvenceye alma çabaları ne kadar haklıysa, hırsın mayonez ve turşu ile yapılan “Rus salatası”ndan çıkarılması ve kırk yıllık Rus salatasının birden Amerikan salatasına dönüşmesi de o kadar gülünçtü. Neyse ki, 60 yıl sonra Ruslar Amerikan salatası saçmalığına nazire yaptılar da, hamaset ile hamakatın kimsenin tekelinde olmadığı anlaşıldı.

***

Son inciyi Tayyip Erdoğan, Türk-İş Genel Kurulu’nda döktürmüş ve Sokollu Mehmet Paşa’nın 1571 yılında Venedik Elçisi’ne söylediği ünlü söze atıf yapmış, o konuşmada Sokollu’nun, elçiye, “Siz, bizi İnebahtı’da (Lepant) yenerken sakalımızı tıraş ettiniz biz de Kıbrıs’ı alarak sizin kolunuzu kestik” dediği rivayet olunur.
Doğrusu lafı o yana çevirdim, bu yana çevirdim, duruma ne bakımdan uyuyor anlayamadım.
Ayrıca şurası da bir gerçektir ki, Sokollu Mehmet Paşa o lafında haklı çıkmamış, inişe geçmiş olan, Osmanlı İnebahtı’ndan sonra, ne karada ve denizde, ne askeri ne de herhangi bir başka alanda Batı’ya üstün gelememiştir.
Neyse geçelim bunları da olaya soğukkanlı bakalım.
Öyle baktığımızda da görünen o ki, bu kriz kolay durulmayacaktır.
Çünkü Rusya, Suriye’ye müdahale ederken bölgesel bir meydan okuma peşindedir.

***

Buna karşılık yapılması gereken Tayyip Bey’in “Rusya’nın Suriye’de işi ne” çıkışı değildir. BM’nin tanıdığı Suriye devletinin resmi daveti üzerine oradadır Rusya. Bunun yerine yapılacak olan, Rus iddialarını soğukkanlı biçimde yanıtlarken Moskova’yı tahrik etmeden, dengeleri oluşturmaktır.
Burada da dikkat edilmesi gereken husus, Ruslar kadar müttefiklerimizin de, Erdoğan iktidarının bölgeye saplantılı ihvan etiketli mezhepçi yaklaşımından duydukları kaygıdır.
IŞİD’in sattığı petrolün Türkiye üzerinden pazarlandığı iddiaları artık tekrarlanmıyor, ama Ankara’ya desteğini net biçimde ifade eden ABD’nin bile sınırın kimi kesimlerindeki “geçirgenlik”ten şikâyetçi olduğunun, IŞİD’le mücadele konusunda Türkiye’den daha büyük bir etkinlik beklendiğinin dolaylı da olsa ifadeden çekinilmediğini görüyoruz.
Burada da şöyle bir soru çıkıyor ortaya:
- Tayyip Bey, Türkiye’nin üzerinden bölgeye İslamcı yaklaşım etiketini söküp atmak gibi bir davranışa ne kadar gönüllü olur acaba?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları