Aklın Uykusu

26 Şubat 2014 Çarşamba

İstiklâl Caddesi’nde yürürken karşınıza dev bir deniz kabuğu çıkacak. Şaşırmayın. Atlantik Okyanusu’nun derinliklerinde bulunması gereken bu deniz kabuğu bronzdan bir heykel. Marc Quinn’in eseri.
Çağdaş sanatın önemli isimlerinden Marc Quinn’in Arter’deki sergisinin adı “Aklın Uykusu”. Sergi adını Goya’nın “Aklın Uykusu Canavarlar Üretir” başlıklı gravüründen almış. Goya gravürde kendisini uyurken ve etrafı hayal ürünü canavarlar ve kâbuslarla kuşatılmış olarak resmetmiş. Marc Quinn’in amacı aklımızı uykudan uyandırıp gözümüzün önünde olup da görmediğimizi, görünmez kılınanı görünür kılmak. Görünür hale gelenin aslında nasıl bir gerçekliği temsil ettiğini düşünmemizi sağlamak. Kendimizi ve yeryüzündeki varlığımızı sorgulamak.
Serginin girişine dev bir deniz kabuğunu yerleştirmesi bu bilgi ile daha da anlam kazanıyor. “Dünyanın Kökeni” adlı bu işi Marc Quinn üç boyutlu tarama teknolojisi ile küçük bir deniz kabuğunu büyüterek yapmış. Böylelikle sergideki her eserin karşısında soracağımız soruyu da baştan sormuş oluyor. “Sanat her zaman insanın yarattığı bir şey midir, yoksa dünyada halihazırda varolan ve bir köşede insan tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir şey mi?”
Selen Ansen’in kuratörlüğünü yaptığı “Aklın Uykusu” sergisini görmeden önce Marc Quinn’i insan heykelleri ile tanıyorduk. Antik dönem heykellerini andıran bu heykellerin kolları ya da bacakları kırık, bazı uzuvları eksikti. Quinn bu heykelleri engellilerle çalışarak üretmiş ve her biri gerçek yaşamdan model alınan insanın adını taşıyor.
Arter’deki sergide heykellerin yanı sıra yağlıboya tablolar ve halılar da yer alıyor. Her işin aklı uykudan uyanmış insanları çarpacak, düşündürecek mesajları var. En doğrudan mesajı ise halılar veriyor. İkinci katın girişinde yere serilmiş altı parça halıda dünyanın çeşitli yerlerindeki isyanlarda simgeleşmiş ama aynı zamanda maskeleri ile anonim olan eylemcilerin isyanlar sırasında çekilmiş fotoğraflarını 19. yüzyılın halıya resim baskısı yapmayı sağlayan jakarlı dokuma tezgâhında dokutmuş Quinn. Ve bu halılara basmadan, yani eyleme katılmadan salona girmeniz olanaksız.
Üç boyutlu tarama teknolojisi ile yapılmış bir iş de 250 yıllık bir bonsai ağacının 2.5 metrelik heykeli. Bonsai’nin büyümesine engel olmasaydık gerçekte ne boyuta ulaşacağını gösteriyor. İnsanın doğaya müdahalesi Quinn’in eserlerini temel konularından.
Üç boyutlu tarama teknolojisinin çağdaş sanata yeni bir açılım getireceği anlaşılıyor. Gelecekte bu teknoloji ile yapılan heykellerin ne kadar sanat ne kadar zanaat olduğunu bol bol tartışacağız anlaşılan. Çünkü bu teknik ile sanatçı daha çok tasarımcı haline geliyor. Tasarısı da bir tarayıcı ile gerçekleştiriliyor.
Marc Quinn’in amacı görünmez kılınanı görünür kılmak demiştim. Bunun en çarpıcı örneği “Serap” adlı heykel. Irak Savaşı’nda Ebu Garip Hapishanesi’nde çekilen işkence gören bir mahkûmun fotoğrafı ilk görüldüğünde belleklerden çıkmaz ama o kadar çok gösterilir ki zamanla gözümüzün önünde olup da görmediğimiz bir imge halini alır. Kanıksamışızdır. Sergide o fotoğraftan birebir üretilen heykeli gördüğümüzde Marc Quinn’in mesajı da net olarak anlaşılıyor; akıl uykusundan uyanırsa göreceklerimiz bizi pek memnun etmeyecek. Hatta bir kâbus olduğunu bile düşünebileceğiz.
Marc Quinn’in Arter’deki “Aklın Uykusu sergisi 27 Nisan’a kadar sürecek. İyi bir sanatçının eserlerini ve tabii akıl uykusundan uyanırsa ne göreceğinizi merak ediyorsanız mutlaka gidin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları