Çiğdem Toker

Merhaba

28 Ekim 2013 Pazartesi
Her hafızanın yaşantıya açıldığı ilk
sahneler var.
Bendekilerden birini hikâye etme ihtiyacı,
ipekböceği kozası misali bugüne saklamış
kendini:
Öğretmen anne-babamın tayini çıkmış;
Adana’ya taşınmışız.
Portakal ve cennet elmalarının yüksek
duvarlı bahçesinden yola sarktığı meşhur
konağa bitişik, bir kiralık dairede yaşıyoruz.
Okula başlamama epeyi var.
Ne ki babam, yakındaki bayiye tek başına
gidecek kadar büyüdüğüme kanaat getirmiş
olmalı ki bir pazar sabahı elindeki bozukluğu
uzatıp “Cumhuriyet” almamı istiyor.
Bu fotoğrafla birlikte, evin gazetesinin
Cumhuriyet olduğu bilgisi, bir daha
çıkmayacak şekilde yerleşiyor zihnime.
O sabah evden uçarcasına çıkarken
hissettiğim duygu, bayiden aldığım gazeteye
yazmaya başladığım bugün de kalbimi
dolduruyor:
İşe yarama...
***
Üzerinden iki mevsim geçmiş.
Enikonu kayganlaşmış bir zeminde; iyi
haberciliği kendine dert eden bir ekibin
parçasıydım.
Bir bahar akşamı, Ankara temsilciliğini
yaptığım gazete tarumar edildi.
Arkadaşlarım görevden alındı, ayrılmaya
zorlandı.
Önce mali; peşi sıra gelen siyasi
operasyon, gazetemizi bizim olmaktan hızla
çıkardı.
Ne gönül bağı kalmıştı ortada ne de
heves.
Biat hakkımı, gazetecilik ile “ekmek
parası” sözcüklerini hiçbir vakit yan yana
getirememiş ruhumdan yana kullandım:
Gittim.
Bir yaz akşamı, her anlamda darmadağın
edilen gazetemden hangi sebeple
ayrıldıysam; adını aldığı bayramın arifesinde
aynı sebeple Cumhuriyet’teyim:
Heves ve heyecan...
***
Hoyrat; hoyrat olduğu kadar tuhaf
zamanlardan geçiyoruz.
Haberciliğin önüne başka bir
misyonu koymayan her gazeteci için;
kurumuna iktidar marifetiyle adam alınıp
çıkarılmayacağını bilmenin, olağanüstü
zihinsel konfora dönüştüğü bir dönem bu...
Söz konusu olan Cumhuriyet ise bu
zihinsel konforun arkasında; her yeni
başlayana heyecan, sevinç, özgüven, azıcık
da ürkeklik gibi farklı duyguları bir arada
yaşatan, güçlü bir yapı durduğunu biliyorum.
Bu yapı, adı ve tarihinden aldığı saygınlığı
ile benzerine dünyada da ender rastlanan
okuruyla iç içe geçmiş değerler sisteminden
başka bir şey değil.
Gazeteci daha ne ister...
Yeniden merhaba.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları