Ben Duydum Halk Duymasın

28 Şubat 2014 Cuma

Bir başkasını dinlemek iyi bir şey midir? Hayır, ayıp bir şeydir. Pek çok ayıp şeyde olduğu gibi bunun da ilk sahibi devlettir. Eskiden dinleme işleri teknik bu kadar gelişmediği için kulakların bizzat işin içinde olduğu ilkel yöntemlerle yapılırdı. Hafiye bir şekilde sızar, yaklaşır, kulağını diker, dinlerdi sizi. Raporuna da yazardı: Komünist Mehmet şundan bundan söz etti diye. O zaman teknik olmadığı için izleme dedikleri de çoğu zaman tabana kuvvet...
Sonra teknoloji katlanarak gelişince dinleme ve teknik izleme işleri de modernleşti. Artık kitapları, dersleri, doktora tezleri falan var. İzleneni on santim yakına kadar getiren; zoom yapan kameralar, tüm sokakları tutmuş MOBESE’ler, mikroskopik boyutlara inmiş dinleme cihazları, aynı işi gören uzaktan kumandalı telefonlar... Daha yazımızı yazarken elimizden kapıveren echelonlar falan filan...
Kurtuluş yok kısacası.

***

Sonuçta Orwel’in başka niyetlerle yazdığı “1984” gelecek öngörüsü gerçekleşti. Artık “Büyük Birader” hepimizi gözlüyor. İzleme, dinleme meseleleri bilimselleşip kitaplara sığmaz hale gelince ve dinlemelerin kimi zaman ters tepeceği de anlaşılınca “Büyük Birader”in de daha sıkı korunup kollanması gerekli oldu.
“Büyük Birader” dediğimiz sistemin sadık bekçisi görevini layıkıyla yerine getirmesi beklenen devlettir. Devletin ve devletlilerin korunup kollanması için ise her zaman işe yaramasa da ayrıntılı düzenlemeler gereklidir. Bu düzenlemelerden son zamanlarda sıkça tartışılanı, dinlemelerin hukuka uygun olup olmadığı meselesidir. Öyle ya, dinleyecekse devlet dinleyecek ve kanuna, yönetmeliğe göre dinleyecek.
Teori ve pratik her şeyden önce bu alanın sınırsız olmasını kural olarak kabul ediyor: Devlet istediği kadar dinler. Yakalamak için dinler, önlemek için dinler, bilgi sahibi olmak için dinler ve ne kadar isterse o kadar kişiyi, istediği kadar dinler.
Bu dinlemeler elden ele geçer ya da üstüne vazife olmayanlar eliyle yapılırsa o zaman devlet “dur” diyecek, o kötü elleri kesip atacaktır. Teoride buna yasal dinleme, yasadışı dinleme ayrımı deniliyor.

***

Bu ayrım pek önemlidir ve biraz karışık olsa da pek güzel tanımlanmıştır. Şimdiki uygulamada hâkim kararı varsa yasal, hâkim kararı yoksa yasadışı saymak esastır. Deniliyor ki, “yasadışı dinleme çok önemli bir yolsuzluğu ortaya çıkarsa da nafiledir ve biz seçkin medya mensupları duymuş dinlemiş olsak da zinhar itibar etmemeli, dinletmemeli, yazmamalı, duyurmamalıyız.”
Medyamızın görevi halka haber vermek, halkın haber alma hakkını savunmak olan anlı şanlı mensupları bu ayrımı pek seviyor ve kutsuyorlar. Kamu yararı diye bir şey tanımıyorlar.
Oysa asıl olan dinlemenin yasallığı değil içeriğidir.

***

Peki, yasal ya da değil bu dinlemeler başka delil yoksa yargıda kullanılmalı mı? Bana sorarsanız hâkim kararıyla ya da değil dinlemeler hiçbir şekilde kanıt sayılmamalı, delil diye sunulmamalı, kararlara geçmemelidir. Çünkü gelişen teknoloji Başbakan’ın da dediği gibi her türden manipülasyonu olanaklı hale getirdi.
Her dinleme bir iddiadır ve kuşkusuz onu yadsımak da bir iddiadır. Ama eğer gerçekten kişinin özel hayatını ilgilendirmiyorsa dinlemeye dayalı bu iddiaları halkın duyması neden kötü bir şey olsun. Biz “seçkinler” o kayıtları duyma, değerlendirme hakkına sahipsek halk neden sahip olmasın ki? Biz pek akıllıyız da halk aptal mı? Sapla samanı ayıramıyor mu? Bırakın halk duyduklarıyla bir kanaat oluşturma hakkına en az sizin kadar sahip olsun.
Hem gelişen teknoloji size bu gizleme hakkını bir yana bırakın, olanağı verir mi? Bakın yeni bir kayıt düştü düşecek bir türlü hâkim olamadığınız ve hiçbir zaman olamayacağınız internete... Hadi tıkayın kulaklarınızı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları