Özerk bölge mi? Uygar ülke mi?

04 Ocak 2016 Pazartesi

Kürt topluluğu sözcüleri “özerk bölge” isteklerini dile getiriyorlar. Öncelikle, suçlamadan, saldırmadan dinlemek gerekiyor. Neden bu istek dile getiriliyor? Toplumun geri kalanından ayrılma isteğinin nedenleri neler? Aslında bu nedenler yıllardır dile getiriliyor. Anadilinde eğitim başta olmak üzere görevlendirme yetkisi, kaynakların kullanımı gibi çeşitli ayrılıkçı istekler.
Bizler yıllar boyunca Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan ulus-devleti, bölgelere ayrılmamış üniter devleti benimsedik, savunduk. Doğrusu bu muydu? Evet, doğrusu buydu. Ancak, bu doğruyu hayata geçirmek için bölgelere eşit davranmak gerekiyordu. Her bölgenin insanına ulaşmak, onu dinlemek gerekiyordu. Bunlar yapılmadı ve yıllar böyle eşitsizliklerle, körlükle, sağırlıkla geçti.
İnsanlar zor kullanarak ikna edilemez.
Zor kullanarak boyun eğdirilir ama ikna edilemez, o insan da ilk fırsatta başkaldırır.
Böyle oldu. O bölgede olan da budur.
Etnik köken Kürt bölgesinde ayrımcılığın ekseni oldu.
AKP’nin eksen yaptığı Sünni İslam da başka bir ayrımcılık yarattı.
Bugün, o kampa dahilseniz her suçunuz hoş görülür, eğer dışında iseniz her yaptığınız suç olabilir.
Türkiye bugün üçe ayrılmıştır:
Cumhuriyetin kuruluş felsefesine sahip olan laikler.
Sünni İslam inancını yaşamın eksenine koyan siyasal İslamcılar.
Etnik kökeni yaşam ekseni yapan Kürtçüler.
Birlikte yaşamanın giderek zorlaştığı bir Türkiye.
Böyle itile kakışa yaşamak, çatışmaya, vuruşmaya mı dönüşecek?
Sonunda ayrışmış bölgeler yönetimine mi varacak?
Ya da “Uygar Ülke” hedefine ulaşacak mıyız? Bu sorunun ayrılan kavşağına gelmiş görünüyoruz.

***

Gönlüm, “Uygar Ülke” olmaktan yanadır.
Bölünmeler, tarih boyunca kabileler, aşiretler, boylar, klanlardan sonra birleşmeye dönüşmüş, uluslar ortaya çıkmıştır.
Ulus-devletlerin tarihi Fransız ihtilali ile başlar.
Avrupa iki büyük dünya savaşından sonra Avrupa Topluluğu’nu kurdu.
Türkiye ulus-devletini 1923 yılında kurdu ama “muasır medeniyet seviyesi” hedefine ulaşamadı.
Etnik kökenler ve dinsel inançlar kültür alanında kalmadı, siyasal alana taşındı.
Bu siyasal alana taşınan eksenler ise yapıları gereği ayrımcıdır. Türk-Kürt-Laz- Tatar gibi ayrımlar siyasallaşırsa bölünme kaçınılmazdır. Sünni-Alevi, mezhep tarikat ayrımları ise kaçınılmaz bölünmeler yaratır.
Bu bölünmeleri önleyecek sistem “Laik Toplum-Ulus Devlet-Uygar Ülke”dir.
Bu hedefe yönelmemek ülkeyi çok ciddi bedeller ödemeye mahkûm eder.
Bu bedeller; çekilen acılar, dökülen kanlar, akıtılan gözyaşlarıdır.
Geriye kalacak olan da çaresizlik, çöküntü ve uçuşan yalanlar olacaktır.
Elbette, iradesi elinden alınan kitlelerin doğru seçiminden söz edilemez.
Bu durum devam ettiği sürece kan ve gözyaşı bu ülkenin kaderi olacaktır.

***

2016 yılı ne mi getirecek?
Hepimiz dostlarımıza sağlık diledik, başarı diledik, mutluluk diledik.
Can Dündar-Erdem Gül dostlarımız bu yılbaşını unutmayacaklar.
Biz de bu yılbaşını unutmayacağız.
Onlar da biz de “Uygar Türkiye” hedefinin sınır bekçileriyiz.
Biz, Barış Derneği davası tutukluları, yılbaşını “içerde” geçirirken düşünmüşümdür, “uygarlık yetmezliği”dir orada yatışımız.
Nedense, hapishane hep “yatmak” sözcüğüyle birlikte kullanılır.
“Hapis yatmak” denir. Oysa hapiste yatılmaz.
Hapiste ayağa kalkılır, hapishane başını kaldıranların, ayağa kalkanların yeridir.
Zulüm dönemlerinde hapiste olanlar yatıp kalmayanlardır.
Aslında kimlerin hapiste olduğu da bir ülkenin uygarlık ölçütüdür.
Doğru söyleyenler hapiste, yalan söyleyenler dışarıda ise başka ölçüt aramak gerekmez.
O ülkede uygarlık ya yoktur ya da kalmamıştır.
Karar vereceksiniz.
Bütünleşme mi, bölünme mi?
Kavşaktasınız.
Tarih, 2016 yılının ilk günleri...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları