Temiz Siyaseti Hak Ediyor muyuz?

04 Mart 2014 Salı

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı, Mustafa Koç’un Cansu Canbel ile söyleşisi geçen pazar günü yayımlandı.
Mustafa Koç, son derecede dengeli, ama açık yanıtlar vermiş. İnternetten okumanızı tavsiye ederim.
Gezi olayları ertesinde, Koç Grubu ile Erdoğan iktidarı arasında iyice gerginleşen ilişkiler, söyleşiyi tabii daha ilginç kılıyor.
Tayyip Bey ile ilişkileri şeker renk olanlar, yalnız Koç Grubu veya TÜSİAD değil, iş dünyasının, besleme (ne karşılığında olduğu son günlerde daha da net biçimde ortaya çıktı) nev zuhur takımı dışında kalanları genelde durumdan şikâyetçi.
Normaldir, İhale Yasası’nın koşullarını yüz küsur kez değiştiren bir iktidardan bir kısım spekülatör dışında iş dünyasının da hoşnut olmamasında şaşılacak bir yön yok.
İhalelerde şeffaflık, yarışmada eşit koşullar iş dünyasının sistemden talebidir.
Genelde, dünyanın her yerinde kapitalizmle yolsuzluk kol kola gitse de ilke olarak istenen hep şeffaflık olmuştur.

***

Tabii bu kapitalist düzen içindeki şeffaflık ilkesinin görece bir kavram olduğu, her iktidarın kendi zenginlerini yarattığı gerçeğinin dünyanın her yerinde herkesçe bilindiği gerçeğini de unutmamak gerek.
Ancak şu da bilinen bir gerçektir ki sermaye kendi eseri olan demokrasiyi ister. Çünkü böylelikle siyasi iktidarın kapital üzerindeki keyfi baskısı sınırlanmış olur.
AKP iktidara gelirken hem içeride, hem dışarıda kimi çevrelere karşı bazı taahhütlerde bulundu, kapitalist sistem (piyasa ekonomisi demeyi tercih ediyorlar) ile olduğu kadar; Batı dünyası ile (ABD ve AB ) de uyum içinde olmak bu taahhütlerin başında geliyordu.
Ama uzatmadan söyleyelim, zaman içinde Erdoğan bu uyumların hiçbirini sağlayabilmiş değildir.
Erdoğan’ın gittikçe ceberutlaşan iktidar macerasının doğurduğu düş kırıklığının, genelde siyasal İslamdan umut kesilmeye başlandığı zaman dilimi ile çakışması açısından da ilginçtir.
Bir başka ilginç nokta da on yıllık zaman süresi içinde, Erdoğan iktidarının yolsuzluk ve kanunsuzlukla eşanlamlı olarak anılmaya başlamasıdır.
Artık rejim dökülmekte, neresinden deşsen orasından en tepeye kadar tırmanan yolsuzluk cerahatleri fışkırmaktadır.
İşte öyle bir ortamda temiz toplum dileği çok çeşitli çevrelerde dile getirilmektedir.

***

Bu dileği dile getirenler kervanına Türkiye ekonomisinin yüzde onunu oluşturan dev Koç Grubu’nun tepesindeki Mustafa Koç da katılıyor ve içtenlikle şunu söylüyor:
- Temiz siyaseti hak ediyoruz.
Sayın Koç’un bu çığlığı bir özlemse candan katılıyorum, ama yok eğer bir gözlemse o kadar katılamıyor, çok ciddi çekincelerle karşılıyorum.
Şu anda Türkiye’de egemen olan, üretimi itici güç haline getirmiş olan değil, talan ve yağmayı temel alan bir ekonomik düzendir.
Bu gözlem Türkiye’de hiç üretim yapılmıyor anlamına gelmiyor tabii ki.
Ama yükselen yeni zengin sınıfı oluşturan, iktidara yakın ayrıcalıklı güç, talan ve yağmayı temel alan ekonomik sistemin dişlilerini oluşturanlardır.
Ülkenin yeşilini mavisini, ormanını kıyısını, insanlarını kurban ederek kentini yağmalamaya dayanan ve çılgınlık boyutuna varan talan ve yağma ekonomisiyle “temiz siyaset” bir arada gitmez.
Talan ve yağma ekonomisi beraberinde temiz siyaseti değil, kokuşmuş siyaseti getirir.
Talan ve yağma ekonomisinin pençesindeki Türkiye’nin şu an itibarıyla temiz siyaseti hak ettiğini söylemek pek mümkün değildir.
Bu öngörünün ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu görmek için çok beklemeye gerek yok. 30 Mart’ta sandıklar açıldıktan sonra Türkiye’nin temiz siyaseti hak edip etmediği bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları