Meriç Velidedeoğlu

Yeniden ‘Şeyhülislamlık’ mı?

05 Şubat 2016 Cuma

“19. yy”da Batı, “Osmanlı Devleti”ne “Hasta Adam” derdi; haklıydı.
“Devlet” bütün kurumlarıyla birlikte çökmüştü; çağın getirdiklerine karşı durmak boşunaydı kuşkusuz.
Ayrıca, “aile ve miras” konuları dışında, “toplumsal düzeni” sağlayan “1851” maddelik “Mecelle”nin “39.” maddesi, “Zamanın değişimiyle, hükümlerin değişimi de yadsınamaz!” diyordu.
Ne ki, hemen hemen her yeniliğin yolu, “İtfa Makamı” da (Fetva Makamı) olan “Şeyhülislamlık”ça kesiliyordu; “2. Mahmut”un (1808-1839) yenilikçi adımlarını “Şeyhülislam” engellemeye kalkışınca, “Padişah” da “Meclis-i Vükelâ”dan (Bakanlar Kurulu) uzaklaştırıverir “Şeyhülislam”ı.
“Mecelle” çalışmalarını da dönemin Şeyhülislamı olan “Hasan Fehmi Efendi” durdurmuştu. (1870)
Bu durum, yüzyılın bitimine doğru -ister istemez- “din kurumunda yenilikler yapılması” sorunu olarak ortaya çıkacaktır; çünkü çağın getirdiklerinin baskısı sürüyordu; “1913”te, “Kastamonu’da öğrencilerine ‘Darwin’in ‘Evrim Teorisi’ni anlatan öğretmenler” haberi İstanbul’a ulaşınca “Şeyhülislam” hop oturup hop kalkar, “kâfirlik”le suçlanan öğretmenler tutuklanır; ne var ki, bu dönemin aydınlarından olan “Abdullah Cevdet” tarafından -21. yy Türkiyesi’nde de oldukça şaşkınlık yaratabilecek- okkalı bir yanıt verilir: “Darwin’in nazariyesinin okutulmasını küfür sayan bir ülke hâlâ ortaçağda yaşıyor demektir. Böyle bir ülkenin 20. yy. dünyasında yaşama hakkı yoktur. Sarıklı, sarıksız, ezilmek istemeyen her kafa artık bunu anlamalıdır!” Ne dersiniz, yeterince okkalı mı?
Sürdürelim; uzun yıllar mektebin (okul), din dışı eğitimin karşısında yer alan “medrese”, 19. yy sonunda artık iyice bir “din kurumu”na dönüşmüştür, ne ki bu olup bitenlerin ayrımında olan “Şeyhülislamlık”, medreselerin de bu yenilenme ortamına uyması gerektiğini düşünmüş olacak ki medresede de “fizik, kimya, astronomi, hendese, coğrafya, genel tarih” okutulacağını duyurur.
Böylece, “Maarif Bakanlığı”na bağlı “Darülfünun” karşılığı olarak, “Şeyhülislamlık”a bağlı, “İslam Üniversitesi” oluşturma girişimindedir. (1909)
Yine araya girip, bu bağlamda günümüzde ne yapıldığını soracak olursak, “üniversitenin medreseleşmesi” demek olan “Şeriat Üniversitesi”nin kurulduğu (2014) yanıtı “eksik” kalır; çünkü artık, bir “Fetva Makamı” durumuna gelen “Diyanet İşleri Başkanlığı”na bağlı olduğunu da belirtmek gerekir...
Yine geriye dönersek, “İslam Üniversitesi”, medreselerin karşısında tutunamayacağı gibi, doğrudan “Şeyhülislamlık” kurumunun engelleriyle de karşılaşır; “İslam” tarihiyle ilgili yabancı dildeki yapıtların çevirisine izin verilmediği gibi, “Kuran”ın “Türkçe”ye çevrilmesine de şiddetle karşı çıkılır.
Ayrıca, daha “İslam”ın doğuş yıllarında ortaya çıkan “Mutezile” gibi, “din”i “akıl” terazisine vuran düşün (fikir) akımlarının yeniden dirilmesinin önlenmesine çalışılır.
Peki, bugün “İlahiyat Fakültesi”nde bu akımın, “Mutezile”nin, bırakın uzun uzun incelenmesini, adından söz edilebilir mi acaba?
Kuşkusuz bu soruya verilecek yanıt bellidir; “antrenörlük” sınavında, “Peygamber’in 3. çocuğunun adını soran” bir ülkede...
“1923 Atatürk Devrimi”nin ürünlerinden biri olan “Diyanet İşleri Başkanlığı” kurumunun -tıpkı ötekiler gibi- günümüz Türkiyesi’nde “Y-Diyanet İşleri Başkanlığı”na, kısaca “Şeyhülislamlık”a dönüştürülmesi “düş”ü de, -sanırım- gerçekleşmek üzeredir...
Dolaysiyle, “Başkan M. Görmez”in tüm söylemlerine bu açıdan bakmak, değerlendirmek kaçınılmazdır; üstelik “13 yıldır” dinsel çıkışlı bir partinin (AKP) iktidarındaki ve de gerçek bir “Hasta Adam”dan söz edilen ülkemizde...
Silivri’deki ve Beşiktaş’taki eylemler sürmeli, sürdürmeliyiz; ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları