Bu İş Türkiye’yi Yine de Zorlar

06 Mart 2014 Perşembe

Fransız yazar Jean Giraudoux, İkinci Dünya Savaşı arifesinde yazdığı “Truva Savaşı Olmayacak” adlı tiyatro eserinde, bütün bilgelerin savaşı önlemek konusunda fikir birliği yaptıkları ortamda, yine de çatışmanın nasıl patlak verdiğini anlatır.
Çağdaş dünyada ne zaman bir anlaşmazlığın ucunda zayıf da olsa bir savaş ihtimali belirdiğinde, barış için çaba harcayacak bilgelerin, tesadüfler karşısında yenik düşebilmeleri olasılığı tüylerimi diken diken eder.
Rusya’nın birinci emniyet kuşağı olan Gürcistan ile birlikte ele alınması gereken ve ABD ile AB’nin ilk kez Kadife ve Turuncu devrimlerle adım atmayı denedikleri Gürcistan ve Kafkasya petrolleri ile birlikte ele alınması gereken Ukrayna sorununun savaşa kadar varıp varmayacağı sorusuna, hemen herkes “olamaz” yanıtını veriyor.
Haksız değiller. Ne AB ne de ABD, Rusya ile Ukrayna özellikle Kırım için savaşı göze almaya niyetli görünmüyor.
Rusya’nın da yüzde 60’ı Ruslardan oluşan Kırım sorununu zaten çözmüş olduğu, her zaman kendi toprağı olarak algıladığı Doğu Ukrayna’da kendi yandaşı bir yönetim ile ülkeyi işgal etmek yerine, bölerek sorunu çözmeyi kurduğu söylenebilir.

***

Bir savaş ihtimal dışında olsa bile, Ukrayna krizi Türkiye’yi yine de zora sokar.
Kırım’daki gelişmeler, bir kez daha Kırım Tatarlarının durumunu öne çıkaracaktır.
İkinci Dünya Savaşı’nın acı dolu olaylarından sonra, Stalin tarafından sürülmüş olan Tatarların trajedileri, yıllarca kamuoyumuzun içinde bir yara olarak kalmıştır. Umarız bu yaranın yeniden kanamasına yol açacak etnik temizlik olaylarına tanık olmayız.
Bunun dışında, Batı ile Rusya arasında ilişkilerin gerginleşerek ekonomik yaptırımlara kadar varması ve Türkiye’nin de bunlara katılmasının müttefikleri tarafından talep edilmesi halinde Ankara güç durumda kalacaktır.
Türkiye ile Rusya arasında 50 milyar dolara varan ticaret hacminin bulunduğu bir ortamda taahhüt işlerinde birinci pazarımız olan (yalnız 2012 yılında 4.5- 5 milyar dolarlık iş alındı) yalnız turistleriyle ülkeye yılda 4 milyar dolar bırakan Rusya’ya ekonomik yaptırım uygulanmasına katılmamız kolay olmasa gerek.
Unutmayalım ki, Türkiye doğalgaz ihtiyacının yüzde 70’ini Rusya ve Ukrayna’dan (yüzde 58 Rusya, yüzde 12 Ukrayna) karşılamaktadır.
Bu durumda ekonomik yaptırım politikasından kim zararlı çıkar dersiniz?
Doğalgaz alanında Rusya’ya bağlı olan Avrupa’nın durumu da bizden farklı değil.

***

Ukrayna krizinin Türkiye açısından baş ağrıtıcı yönlerinden biri de Karadeniz’in bir gerginlik alanına dönüşmesiyle birlikte Boğazlar’la ilgili Montrö Sözleşmesi’nin gündemin başına oturması olacaktır.
Bilindiği gibi, Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler ile olmayanlar arasında, birinciler lehine bir fark gözeten Montrö statüsü, ABD’nin açık deniz politikasıyla çeliştiği için, bir süredir Washington tarafından tartışma konusu edilmekte ve değiştirilmek istenmektedir.
ABD’nin, akit taraflardan birinin sözleşmenin uzatılmamasını temin zımnında feshi ihbar başvurusunda bulunmasıyla yeni statü arayışlarını başlatma niyeti kimsenin meçhulü değil.
Ankara ise kendi bağımsızlığının Boğazlar üzerinde de geçerli olmasını sağlayan Lozan’ın adeta tamamlayıcısı olarak gördüğü bu sözleşmenin değişmesini istemiyor.
Karadeniz’in bir gerginlik odağı olması, Boğazlar’dan geçecek Rus gemileri ile birlikte, bölgede bayrak göstermek isteyecek olan Amerikan savaş gemileri trafiğini yoğunlaştıracak, Montrö’nün getirdiği statü konusunda tartışmaları artırabilecektir.
Bu da Ankara’nın en son arzu edeceği hususlardan biridir.
Savaşa kadar varmasa bile, Ukrayna krizi Ankara’yı yine de zorlayacak görünüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları