Halep’te atı alan Stalingrad’ı geçti

10 Şubat 2016 Çarşamba

Devran döndü, kadim Halep kentinde cihatçı/tekfirci kuşatma yarılıp, komplo tersine çevrildi ya; ortalık “Halep düşecek” feryatlarından geçilmiyor. Kargalara kasıklarını tutarak güldürmekle kalmayıp ters takla attıracak bir söylem... Batılı düşünce kuruluşlarının Körfez’in petrol şeyhliklerinden maaşlı elemanları yahut kendi İslamofobi sorunlarını bu diyarlara mal etmeye kalkışan akılsız fikirsiz Batılılar, “Saraybosna” veya “Stalingrad” kuşatmalarından söz eder oldular. Bizdekiler de meydanı boş buldu. Kendileriyle taban tabana zıt insanların tarihe geçmiş şanlı direnişlerine konma çabasının bu kadarına pes doğrusu! Neyse ki yalan, dolan kapasitelerini “Kabataş’ta 70 üstü çıplak deri kıyafetliden” biliyoruz...

***

Halep, 2013-2014 arasında tekfirci grupların kanlı kuşatmasına maruz kaldı zaten. Kuşatma yarılalı çok oldu. Şimdi soykırımcı Nazi ordularının 21. yüzyıl versiyonunu püskürtme aşamasına geçildi.

Tekfirci güruh 3.5 sene az yalan uydurmadı. Azaz’a gidip “Halep’e girdik” safsataları sallayan basıncıları anımsayın. Oysa 2012 yaz ortasına dek üniversitede değişim için yapılan barışçı üç beş protesto ve kırsalda İhvancıların etkili olduğu yerler sayılmazsa, Halep’in merkezinde bırakın isyanı, gösteri bile olmamıştı. 1980’lerde aydınları tek tek avlamış, kanlı isyanlarının Halep ayağı vazgeçince Hama’da kışla katliamına girişip ordu tarafından acımasızca bastırılmış olan İhvancılar, “kuyruk acısını” asla unutmamıştı. 2012 yazında mezhepçi damarları icabı “Sünni karakterine” vurgu yaptıkları bu kentin isyan etmemesine akılları erememekteydi.

Halep’e ancak Şam’da güvenlik toplantısının hedef alınarak vekâlet savaşın başladığı 18 Temmuz 2012’den sonra silahlarıyla dalabildiler. Cilvegözü’nün karşısındaki Bab el Hava kapısının cihatçıların eline düşmesiyle aynı sırada. O vakitler Ahmet Davutoğlu, heyecanını Şam’a ömür biçecek şekilde “aylar ve haftalar kalan süreç” diye aktarmıştı. Bir kenti enkaza çevirecek, sanayi tesislerini söküp Türkiye’ye taşıyarak talan ettirecek bir süreçti bu!

***

3.5 senede kentin merkezi asla tekfirci güruhun eline düşmedi. Nüfusu savaş öncesi merkezde 3 milyon olmak üzere 5 milyonu bulan Halep’te yüz binler yönetimin kontrolündeki kentin merkezine yığıldı. 700 bin insan da Lazkiye’ye sığındı. Düşünün ki, Taksim, Beşiktaş, Levent, Karaköy, Kadıköy, Sultanahmet, Cerrahpaşa’da kuşatılmış insanlar.. Yedikule, Sarıyer, Bayrampaşa’dan havan topları sallayan tekfirciler... Eski kent ve tarihi çarşıda patlayıcılar kullanmaktan çekinmeyen bir zihniyet. Sokak sokak çatışmalarda ahalinin tavrı ordunun direnmesini sağlayan unsurlardandı. Komploya katılmayıp kendilerini savunan Kürtler de kuzey/kuzey-batı hattındaki Şeyh Maksud mahallesinde direndi. Kuşatılmış insanların hikâyelerini 2013 Eylül’ünde Beyrut’ta, arkabaları Halep’te olan Ermeni arkadaşlardan da dinlemişliğim var. Haleplilere 2013-2014 arasında sadece havadan yardım ulaştırıldı. Suriye ordusu güneyden kuşatmayı yarınca işler değişti. Bugün 2 milyona yakın nüfusun büyük kısmı yönetim kontrolünde. Tekfircilerin elindeki bölgelerde 350 binlik bir nüfustan söz ediliyor. 70 bine yakını da Türkiye sınırına hareketlendi. Şimdi tersine dönmüş bu insani dram, Ankara’nın bitmeyen “tampon bölge” kurma hayallerini ABD’ye kabul ettirmesi için kullanılmaya çalışılıyor.

                                                                      ***

Yaratılmasına katkı yaptığı yıkımı idrak dahi edemeyen bizdeki siyasal İslamcı aklı ise ancak şu sözlere “ermekte”: “Halep yanıyor ve dünya seyrediyor. Biz şanlı Halep’e sahip çıkacağız. Bugün Rus uçaklarının bombaları altında Rabb’ine sığınan Halep halkı umutsuz olmasın. Bizim için Halep, gazi, şanlı ve kahraman Halep’tir. Gün gelecek bu zulüm bitecek. Dünya onları terk etse de”...

Kuşkunuz olmasın, Halepliler şehirlerini kimin yakıp yıktığını iyi biliyor. İktidar hırslarıyla başlamasına, körüklenmesine ve bitmemesine sebebiyet verdikleri bir savaşta insan hayatlarını nasıl “at pazarlıkları” için kullanıldığı da şu günlerde gözlerine giriyor.

Suriye’de hırslarını alamayınca kendi memleketlerinde savaş çıkartıp kendi şehirlerini bombalayanların ancak timsah gözyaşları olabilir. Bunlar ancak felaketinizi getirirler. Ağızlarına alabilecekleri son şey ise Stalingrad savunmasıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları