Çiğdem Toker

2. Ankara Katliamı

20 Şubat 2016 Cumartesi

Ankara’daki Hoşdere dolmuşlarının güzergâhına, iki yıl önce yeni bir durak eklendi: Göç İdaresi. Her gün, artan sayıda “sığınmacı”, bu dolmuşlara binerken şoföre Göç İdaresi’nden geçip geçmeyeceğini sorar. Şoför de yokuşu tırmanırken arkaya dönüp bağırır: “Göç İdaresi’nde inecek?”
Başkentin en hassas bölgesinde 28 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan terör saldırısının faili ve “YPG bağlantılı” Salih Neccar da Göç İdaresi’ne kayıt vermiş işte bu sığınmacılardan biriydi.
Bizzat Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı canlı bomba failin, kimlik tespitinin bu kadar hızlı yapılabilmesinin hikmeti de zaten bu kayıtta saklıydı. Neccar’ın beden parçalarından alınan DNA örneği incelemesinde çıkan sonuç, Göç İdaresi’ndeki kayıtla eşleşmişti.
Yine ocak ayındaki Sultanahmet saldırısının faili canlı bomba Nabil Fadlı’nın hızlı tespiti de aynı yöntemle bulunmuş, Fadlı’nın Zeytinburnu Göç İdaresi’nde kaydı olduğu açıklanmıştı. Canlı bombalar kendilerini saklama ihtiyacı şöyle dursun, herkesle birlikte dolmuşlara binip resmi makamlara kayıt yaptırma rahatlığı içinde eylemlerini tasarlayıp gerçekleştiriyordu. Normaldi bu.
“Onlarca insanı hayattan koparan canlı bombaların, eylemlerinden kısa süre önce devlet memurları nezdinde mülakata alınan, ardından biyometrik kimlik verilmiş kimseler olmasında bir tuhaflık yok mu?” sorusu anlamsızdı.
Nitekim, sadece 48 saat içinde, -rıza üretildiği izlenimini verecek kadar kuşkulu unsurlar içeren- bu açıklamadaki Salih Neccar ismi ile “bağlantısı”, üç ayrı kaynaktan “tekzip”e uğradı.
Davutoğlu’na süratle cevap veren YPG Eşbaşkanı Salih Müslim, İMC TV’de eylemi reddederek bu ismi tanımadıklarını açıkladı. Ardından Neccar Ailesi ANHA’ya, Amude’de Salih Neccar adlı tek kişinin 60 yaşında ve Bibo adlı başka bir köyde yaşadığını anlattı. Ve nihayet dün akşam terör eylemini TAK’ın üstlenerek eylemi Gürpınar doğumlu Abdülbaki Sönmez’in yaptığını duyurdu.
Üç gelişmenin sadece Salih Neccar ismini değil, Göç İdaresi’ni de tartışmalı hale getirdiği ortadadır.
Saldırı hangi yapıyla bağlantılı olursa olsun, tartışma götürmeyecek asıl gerçekse, emirlerine bütçeden tahsis edilmiş zırhlı araç kullananlar dışında kimsenin kendini güvende hissetmediği bir ülkede yaşadığımızdır. Bundan daha korkunç olanı da terör saldırılarının 2. Ankara Katliamı ile bitmediğinden neredeyse emin olmaktır.

***

Politik psikoloji biliminin duayeni Prof. Dr. Vamık Volkan, “İntihar Bombacısı” çalışmasında intihar bombacılarının kendilerini öldürerek özgüvenlerini artırmaya çalıştığından söz ederek şöyle diyor:
“... Geleceğin intihar bombacısı artık büyük grup kimliğinin bir etmeni ve temsilcisi olarak bu grup kimliğini kendisi ve grubun diğer üyeleri için tamir etmeye çalışır. Kendisini (ve dolayısıyla bireysel kimliğini) öldürmek ve ‘ötekileri’ (düşmanları) öldürmek önemli değildir. Esas önemli olan bombalama eyleminin (terörün) büyük grup kimliğine getirdiği özgüven ve alakadır.”
2001 yılında Virginia Üniversitesi’nde sunulan bu tebliğden sonra köprülerin altından çok sular aktı. Göç İdaresi’ne kayıt versin vermesin, canlı bombaların iki kişiyle sınırlı olduğunun ise hiçbir garantisi yok.
Toprağa girmiş hiçbir evladı diriltmeyecek “lanetleme müsabakası”nda tören yerinizi kapıp gözetmenlik yapacağınıza önce bunun güvenini verin topluma.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları