İki mühim cephe: Lübnan ve Rojava

07 Mart 2016 Pazartesi

Suriye için Viyana-Cenevre tiyatrosunu etkileyecek iki mühim cephe öne çıkıyor: Lübnan ve Rojava. İki cephede de Türkiye’nin parçası olduğunu ilan ettiği (nafile!) “Sünni İttifak”ın durumu parlak değil. Önce Lübnan’a bakalım..
ABD’yi Ortadoğu’da yeni askeri maceraya zorlayıp mütemadiyen başarısız olan “Sünni İttifak”, sahada Rusya ve İran destekli Suriye ordusu ve kuzeyde Kürt güçleri tarafından zora düşürüldü. Dolayısıyla yeni cephe hamleleri ufukta göründü. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “ateşkes işlemezse B Planı’nın devreye sokulabileceği” sözleri eşliğinde Lübnan üzerinde kara bulutlar dolanmaya başladı. Alın size işaretleri:
1 - Suudi Arabistan, şubat sonunda 3 milyar doları Lübnan’ın seküler ordusu ve güvenlik güçlerine olmak üzere 4 milyar dolarlık yardımı gerekçe göstermeksizin iptal ediverdi.
2 - Geçen hafta Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Hizbullah’ı “terör örgütü” listesine yerleştirdi.
3 - Rus askeri istihbarat şefi İgor Sergun’un ocakta Türkiye ve Suud’un parmağı olan bir suikastla Beyrut’ta öldürüldüğü iddiası sızdırıldı.
4 - İzmir’den 4 Şubat’ta yola çıkan ve Lübnan’a giden silah yüklü gemi Yunan Sahil Güvenliği tarafından yakalandı.
5 - Körfez ülkeleri ve Türkiye vatandaşlarına Lübnan’a yönelik seyahat uyarısında bulundu.
6 - Suudi Arabistan’ın Trablus ve Sidon’daki sadık Sünniler ve sığınmacı kamplarındaki Suriyelilerden Selefi militanlık devşirme planları ortalığa saçıldı.

***

1975-1990 arasında kanlı bir iç savaşı yaşamış Lübnanlılar yaprak kımıldasa hissederler. Sekiz mezhebin temsil edildiği segragasyon sisteminin geçerli olduğu ülkede, Hizbullah meclis ve hükümette önemli bir güç. Nitekim Nasrallah, derhal çıkıp Yemen, Suriye, Irak ve Bahreyn’deki gibi Lübnan’da da Suudi tehdidi altında olduklarını söyledi, “Sizin derdiniz bizimle, Lübnan’la yahut Lübnanlılarla değil” derken Sünni kelimesini ağzına almaması dikkat çekiciydi.
Hesabı herkes anladı: Beyrut siyasetindeki Şii-Hıristiyan ittifakını kırmak, Şam yönetiminin sürecin başında akıllı bir manevrayla ve Hizbullah’ın yardımıyla çok kan dökerek büyük ölçüde “güvenceye aldığı” Lübnan sınırından yüklenmek...

***

Suud, Lübnan ordusundan esirgediği paraları 2013 Eylül’ünde sınırdaki Arsal bölgesinde şoförümün “zebanilerden korkar misali” gaza basarak fotoğraflamama izin vermediği cihatçı militanlara dağıtabilir elbette. Ancak başarısı tartışmalı olur. İsrail’e karşı direnişiyle nam salmış ironik ama “Ortadoğu’nun en seküler gücü” diyebileceğimiz Hizbullah’ı Lübnan’da zora düşürmek hiç kolay değil. Ayrıca İran, Lübnan ordusuna Suud’un verdiğinin iki katını sunmaya hazır olduğunu duyurdu.
Suriye yangınından memnun ve konjonktürel olarak Riyad’la kol kola olan İsrail’e gelince. Başbakan Benyamin Netanyahu’nun geçen hafta Suriye ateşkesiyle ilgili “kırmızı çizgilerini” beyan ederken “Hizbullah ve Golan”ı itinayla anmasını not edin. Burnunun dibindeki Lübnan’ın ateşe verilmesi İsrail’in işine gelmez. Kuvvetle muhtemel ki ekim sonundaki müdahale sürecinde Rusya’dan belli “garantiler” aldılar.
Son olarak ne manidar ki Sünni İttifak’ın Lübnan’daki olası “Selefi hamlesine” dikkat çekenler Stratfor dahil Amerikan düşünce kuruluşları ve medyası. New York Times, Riyad’ı, “Lübnan’ı Tahran’a terk edersiniz” diyerek ikaz etmek durumunda kaldı.

***

ABD’yi Ortadoğu’da 21. yüzyılın pahalı savaşlarından çekip çıkartmış Obama yönetimi, riski müttefiklerinin üzerine yıkmanın rahatlığı içinde elbette. Ancak onların da “üstünlük” ve “etkinlik” mücadelesi mevzubahis. Washington’da “Ortadoğu’dan sökülüyoruz. Sonumuz 20’nci yüzyılın Britanya’sına dönecek” nidaları eksik değil.
Yazı uzadı ve bu bağlamda resmin tamamlayıcısı Rojava’ya çarşamba günü bakalım... Bir tiyo vereyim: Türk medyasında çıkan “Kürtler şimdi yandı, PYD zorda” argümanlarına o kadar da kapılıp gitmeyin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları