Haksız Bölüşüme Küresel İtiraz

09 Mart 2016 Çarşamba

Almanya’da siyaset çevrelerinin, okuryazar takımının, entelektüellerin okumadan haftaya başlamadığı Der Spiegel’in son sayısının kapağı ilginçti. AB ülkelerini kuşkusuz başta Almanya olmak üzere sembolize eden kent görüntülerinin çevresi kalın surlarla çevrilmişti. Kapakta “Wir schaffen das ...offene Europa ab und riskieren unsere Zukunft”, serbest bir çeviriyle şöyle söylemek mümkün; “Avrupa’nın kapılarını kapatmayı ve geleceğimizi tehlikeye atmayı... başaracağız” yazıyordu.

***

İroni derin. Aslında surlar ne kadar kalın olursa olsun göçmen akışını önleyemeyeceklerini biliyorlar. Amaç, duvarları Türkiye sınırında inşa edebilmektir. Milyonlarca Suriyeli mülteciye başka heveslerle kapıları açmış olan AKP ise hem artık yük olan mültecileri ve masrafları AB ile paylaşmak, hem de bu fırsattan yararlanarak, örneğin AB ülkelerine gidecek Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağlamak gibi kazanımlar elde etmek istiyor. Göçmen nüfusu artırmak istemeyen AB açısından mantıklı bir istek değildir; çok şartlı, çok sınırlandırılmış bir vize kolaylığıdır gündeme gelecek olan.

***

Başbakan Davutoğlu’nun yapılmasını bile başarı saydığı “pazarlık zirvesi” bir anlaşma olmadan haftaya ertelendi. Tarafların ileri sürülen şartları hazmetmesi, kendi ülkelerinde propaganda gücüyle kabul ettirmesi, kimi kabul edilmesi mümkün olmayan koşulları yumuşatması gerekecek. Bu arada AB üyeliği konusunun gündeme bile gelmediği, pek kullanışlı Kıbrıs kozuyla yeni fasılların zamana yayılmasının her iki tarafça da tercih edildiği açık.

***

İşin gerçeğine bakalım. Avrupa göçmen akımını önleyemez. Bu, milyonlarca insanın dünya çapındaki haksız bölüşüme köklü itirazıdır. Surlar, duvarlar bu akışı durduramaz. Ege’deki NATO gemileri ölümü göze alarak denize açılan uyduruk botları yenemez. AB Türkiye ile istediği kadar zirve toplayabilir, Yunanistan’da kamplar kurabilir, yığınlarla gelen kitleyi Ortadoğu’da, Afrika’da durdurmayı düşünebilir. Ama bu kavgayı kaybedecek. Asıl tehlike ise, küresel kapitalizmin bunun için savaşı bile göze alma olasılığıdır.

***

Peki, AB ülkeleri Türkiye’de olup bitenler, özellikle basın özgürlüğü konusunda kimi şartlar ileri sürdüler mi? Bunun da pazarlığın bir koşulu, Türk yetkilileri sıkıştırmaya yarayan bir koz olarak ileri sürüldüğü, özellikle İtalya eliyle masaya getirildiği anlaşılıyor. İtalyan Başbakan Renzi’nin “koşullar arasına yazılacak” diye dayattığını Brüksel’de zirveyi izleyen arkadaşımız Duygu Güvenç yazdı. Öyle olduğundan emin olabiliriz. Peki, işe yarar mı? AB ülkeleri bir tarafa Türkiye’de basın özgürlüğü meselesini, diğer tarafa mülteci meselesini mi koyacaklar?

***

Hayal görmek istiyorsanız, uygun malzemedir, buyrun tepe tepe kullanın. Federal Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’in, “Biz, insan hakları konusunun hakemi değiliz” dediğini de unutmayın. Doğru söyledi de Maiziere; hakem orada değil burada. Onlara soracağız. Sokaktakilere, evlerde kaygıyla oturanlara, hapse girmek üzere olanlara, gençlere, kadınlara, “eyvah ben ne yaptım, elim kırılaydı da oy vermeseydim” diyenlere...
Gençliğimde hep yazmak, yazıp dağıtmak istediğim o bildirinin üstündeki çağrıda olduğu gibi:
Herkese, herkese, herkese...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları