Aydın Engin

Sarraf aynasında Türkiye yargı erki

24 Mart 2016 Perşembe

Anlaşılan bir süre Rıza Sarraf ile yatacağız, Rıza Sarraf ile kalkacağız. Bu baygın bakışlı, durgun görünüşlü delikanlı anlaşılan itirafçılığın yüz karası değil, ağır cezadan yırtma aracı olduğu ABD’de herhalde konuşacak.
Keyifli günlere ama aynı zamanda hukuk dersi değerinde günlere gebeyiz. Amerikan filmlerinde pek çok örneğini gördüğümüz “Amerikan usulü yargılama” yakında başlayacak. Orada savcıdan, savunma avukatının “Sarraf sorgulamaları”na, yargıçtan jüri üyelerinin mimiklerine kadar doya doya “Sarraf duruşması” izleyeceğiz; sıkıntılı günlerimizde keyifleneceğiz...
Sarraf neden gitti, anlaşmalı mı gitti, İran’daki (suç) ortağı Babek Zencani’nin idam cezası almasından sonra “Ipin ucunda sallanmaktansa mapus damında yatmak yeğdir” hesabı mı yaptı, duruşmada konuştuğunda 17-25 Aralık dosyalarının kapağını yeniden açtıracak mı gibi soruları bence şimdilik bir yana koyalım.
Ancaaaak...
Rıza Sarraf’ı aklayan, “Yeterli kanıt bulunamadığından yargılanmasına mahal olmadığı” kararının altına damgasını basan Türkiye yargı erkini bir yana koymayalım...
Hayır, o kararı verip o damgayı basan birkaç yargıçtan, yargıçların o yönde karar vermesini talep eden savcıdan söz etmiyorum. Bu sorunu fazla basite indirgemek, sorunu üç beş “yandaş yargıç ve savcı” ile sınırlamak olur ve yanlış olur.
Dahası barış isteyen akademisyenler hakkında soruşturma başlatan, içlerinden -nasıl ve neye dayanarak seçtilerseüçünü tutuklayan, birini kavurucu siyasal göçmenlik koşullarına mahkûm eden yargıç ve savcılarla da...
Ya da Can Dündar ve Erdem Gül’den casus yaratmaya çabalayan, terör örgütü işbirlikçiliği, Cemaat üyeliği filan gibi kargaların bile gülemediği suçlar yakıştıran yargıç ve savcılarla da... Ya da Cemaat’in inanç ve siyasal çizgisini benimsemiş Gültekin Avcı’yı yazdıklarıyla (sadece yazdıklarıyla) suçlayıp tutuklayan yargıç ve savcılarla da...
Sınırlayamayız...
Sınırlamayalım da...
Çok daha derinlerde ve çok daha vahim bir sorunla karşı karşıyayız.
Türkiye yargı erki 12 Eylül Anayasası’nın, yamalı bohçadan beter hale getirilmiş ve siyasal iktidarın çıkar ve isteklerine göre biçimlendirilmiş Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bile gerisinde, o anayasa ve yasaları bile yok sayan karar ve uygulamalara ardı ardına hükmediyor.
Bunu sayıları pıtrak gibi artmış, çoğunda yardımcı doçent düzeyinde hukuk öğretmenleriyle akar banttan çıkma hukukçu yetiştiren “hukuk fakülteleri” ile açıklamaya çalışanlar var. Hukuk eğitimindeki ürkütücü kalite kaybının yargı erkini sakatladığını savunuyorlar.
Doğruluk payı var. Ama sorunu tümüyle deşmekten çok uzak açıklamalar bunlar.
Çok daha yapısal ve o yüzden de çok daha derin ve hukuka güveni ve saygıyı kökünden dinamitleyen bir sorun bu.
Türkiye’de aklanmış bir Rıza Sarraf’ın ABD’de demir parmaklıklar ardına konması ve ciddi bir yargılama sürecinin eşiğinde oluşumuz sorunu kavramak için anlamlı, önemli bir kanıt.
Rıza Sarraf aynasında sadece o delikanlı değil Türkiye yargı erki de yargılanıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları