Ayşe Emel Mesci

Bütün dünya bir sahnedir

28 Mart 2016 Pazartesi

Patlayan bombalara, yitip giden canlara ve onlarla birlikte paramparça olan hayatımıza, sokaklara çöken tedirginliğe baktığımda, Shakespeare’in “Macbeth”i geliyor aklıma ve o unutulmaz replik: “Kimseler uyumasın artık, Macbeth uykuyu öldürdü.”

Bu yazıyı 27 Mart Pazar günü kaleme alıyorum, Dünya Tiyatro Günü’nde... Tiyatro öyle bir meslek ki mesaisi yok, hakkıyla yapıldığında insanın tüm yaşamını dolduruyor, daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geliyor. Dünyaya sahneden, sahneye dünyadan bakmak insanın içinde kendiliğinden işleyen, bir özerk süreç oluyor.
“Bütün dünya bir sahnedir ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu... Girerler ve çıkarlar...” demiş William Shakespeare, dört yüz küsur yıl önce, Avrupa’nın en batısından...
Sanki kendisinden beş yüz yıl önce uygarlığın doğusundan şöyle seslenen Ömer Hayyam yankılanmış onun repliklerinde: “Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.”

Sahneye dünyadan bakmak
Bugünkü dünya ile sahne ilişkisini kurmaya çalıştığımda, bazı piyesler geliyor aklıma ve bazı replikler çıkıyor öne. Yakılıp yıkılmış, harabeye dönmüş kentlere, Ankara’da, İstanbul’da patlayan bombalara, yitip giden canlara ve onlarla birlikte paramparça olan hayatımıza, sokaklara çöken tedirginliğe baktığımda, Shakespeare’in “Macbeth”i geliyor aklıma ve o unutulmaz replik: “Kimseler uyumasın artık, Macbeth uykuyu öldürdü.”
Neyle suçlanırsa suçlansın gömülmeden bırakılan ölülere, taziyeler üzerinden yapılan siyasi kavgalara, morglarda çocuklarını arayan analara, babalara, ölümü silaha dönüştüren bombalı kör vicdansızlığa baktıkça, Sofokles’in “Antigone”si geliyor aklıma. Çünkü yaşayanların ülkesi ile ölülerin ülkesi arasındaki sınırlar kalkmış, ölüm yaşamın, yaşam da ölümün alanını ihlal ediyor sürekli. “Antigone”de biri kente saldıran diğeri savunan iki kardeş birlikte ölürler. Tahta çıkan Kreon kenti savunanı törenle gömdürürken, ihanetle suçladığı diğerinin cesedini kurda kuşa yem olsun diye yerin üstünde bırakır, ama hiçbir yasak ve ölüm tehdidi Antigone’nin kardeşini gömmesini engelleyemez, çünkü “Benim hakkımı benden esirgeyemez kimse.” Kendisini suçlayan Kreon’a da şu sözlerle kafa tutar: “Gömdüm kardeşimi, benim için bundan büyük ne şeref olabilir? Bu yurttaşlar da bana yürekten katılıyor, ama korkudan açamıyorlar ağızlarını. Ne mutlu krala, dilediğini söyleyebilmek bir onun ayrıcalığı.”
Gazetecilerin gazetecilik, avukatların avukatlık, şehircilerin şehircilik, doktorların doktorluk yaptıkları için kriminalize edilmelerine, hedef gösterilmelerine, mahkemelerde bedel ödemeye zorlanmalarına baktıkça, “Hamlet” geliyor aklıma ve Marcellus’un unutulmaz repliği: “Çürümüş bir şey var Danimarka krallığında.”
Aslında oyunun finalini kestiremiyorum, çünkü “Birnam ormanı” yürüyecek mi yürümeyecek mi (“Macbeth”) bilmiyorum, ama bir yürürse final repliği belli: “Bir ata krallığım!” (“III. Richard”)
Dünya Tiyatro Günü hepimize kutlu olsun, her şeye rağmen..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları