İyi de…

15 Mart 2014 Cumartesi

Kötü günler geçiriyoruz. Toplum öfkeli. Daha da kötüsü öfkeli toplum hızla ayrışıyor, kutuplaşıyor.
Ölümlere tanık oluyoruz. Zamansız genç ölümlerin acısı yüreklerimize taş gibi oturuyor.
Ölümler bize yakın tarihimizde çekilen derin acılardan gerekli dersleri çıkarmadığımızı gösteriyor.
Toplumumuzun bireyleri, eğitimlerinin düşük düzeyine koşut olarak öfkelerini denetim altına alamıyor. Bu, sivil bireyler gibi üniformalı bireyler için de geçerli. Acımasızca birbirlerinin canını alıyorlar.
Berkin Elvan toplumun güvenliğinden sorumlu (büyük olasılıkla) genç bir polisin silahıyla yaralanıp komaya girdiğinde 14 yaşındaydı. 269 gün sonra yaşama gözlerini kapattı. O polis kimdi? Bilmiyoruz, öğrenemiyoruz.
Cenazesinin görkemli bir katılımla kaldırıldığı günün akşamı Okmeydanı’ndaki evinin önünde çıkan gençler arasındaki bir çatışmada kimin sıktığı henüz bilinmeyen bir kurşunla başka bir genç, 22 yaşındaki Burakcan Karamanoğlu canını yitirdi.
Yine aynı gün Tunceli’de elleri taşlı kalabalıklar arasında aracının içinde sıkışıp kalan genç bir polis, Ahmet Küçüktağ kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumdu.
Onlar gözümüzün bebeği gibi kötülükler karşısında korumak zorunda olduğumuz, ama koruyamadığımız çocuklarımız, gençlerimizdir.

***

Ne yazık ki bu ölümlerle birlikte daha önceleri birçok kez tanık olduğumuz “senin ölün, benim ölüm” çirkinliği havuz medyası ve iktidar sözcüleri tarafından yeniden sergilenir oldu.
Ölümler üzerinden, acılar üzerinden nemalanmayı düşünmek kadar utanmazca, rezilce bir yaklaşım olabilir mi?
Oluyor ne yazık ki…
Oysa bu koşullarda iktidara da, medyaya da büyük sorumluluklar düşüyor. Havuz medyası ateşe körükle giderken, AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, Burakcan Karamanoğlu cinayeti ile ilgili olarak, “kardeşimizi, fidanımızı katleden de Kılıçdaroğlu’nun destek verdiği, desteklediği bu illegal örgütler. Bütün milletimizin bunu bilmesi gerekir. Kılıçdaroğlu’nun illegal askerleri tarafından katledildi bu kardeşimiz, bu vatan evladımız. Ciğerimiz yanıyor” diyebiliyor. Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sonrası bakanlık koltuğunu bırakmak zorunda kalan Egemen Bağış, Berkin Elvan’ın cenazesine katılan yüz binleri “ölü seviciler” olarak tanımlıyor.
Utanmıyorlar.

***

Siyasetçilerin olayları kendilerine yontma çabaları, kışkırtmalar, suçlamalar ülkeyi adım adım kaosa götürüyor. İşler giderek çığırından çıkma eğilimi gösteriyor.
Liderleri dinliyorum. Başbakan, “Sokağı tahrik etmek için çalışıyorlar” diyor. Devlet Bahçeli, “Ortalık karışıyor, gidişat iyi değil” diyor. Kemal Kılıçdaroğlu, “Provokasyonlara gelmeyelim” diyor. Benzer çağrıları Selahattin Demirtaş da yapıyor.
İyi de…
Birlikte bu gidişe dur demek, tansiyonu düşürmek için bir şeyler yapmanın tam zamanı değil midir?
Sayın Cumhurbaşkanı mı yoksa Sayın TBMM Başkanı mı olur, birisinin bu liderleri bir deklarasyon, ortak bir açıklama hazırlayıp yayımlamak yolunda bir araya getirmesi gerekmiyor mu?
Gün, herkesin aklını başına toplayıp bulunduğu yerden bir adım geriye adım atması gereken gündür.
Yoksa yarın, duyulacak pişmanlıklar için çok geç olacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları