Başbakan’a alkış

02 Nisan 2016 Cumartesi

Başbakan’ın önceki gün tutuklu akademisyenler ile ilgili söylediklerini okuyunca, “Ne de olsa, dedim, mürekkep yalamış bir adam, eleştirilerimizi eksik etmediğimiz gibi, bu sözlerine desteğimizi de esirgememeliyiz”.
Gerçekten de Başbakan’a ait olan şu sözleri desteklememek mümkün mü:
“Ben prensip olarak hüküm verilene kadar, eğer hukuki bir zorunluluk da yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım. Sonunda beraat olursa özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. 28 Şubat’ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum, düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki o akademisyen (Esra Mungan) geçmişte başörtüsü yasağına da karşı çıkan bir isim. Onunla ilgili olumsuz kanaatim yok. Aksine özgürlükçü tutumunu duymuş olduğum bir isim. O parçalanmış bedenleri gördükten sonra, hâlâ bir akademisyen o bildiriyi PKK’yi eleştirmeden okuyorsa, ben onunla ayrı bir düzlemde tartışır, mücadelemi veririm. Hukuki konu ayrıdır.”
Başbakan’ın son çare olarak başvurulacak bir önlem olan tutukluluk kurumunu sağlıklı değerlendirmesinin yanı sıra, düşünce konusundaki özgürlükçü yaklaşımı ve Kürt sorununda düşünce belirtenleri, velev ki, haksız bile olsalar, cezalandırmak yerine ikna etmek gerekliliğini vurgulamış olması hep desteklenecek düşünce ve davranışlar.

***

Şu sırada en fazla ihtiyaç duyduğumuz davranışlar bunlar. Yani bizi eleştiren illa hain olmak zorunda değil, özgürlüklerden yana da tavır koyabilir, hatta geçmişte bizim de savunduğumuz şeyleri de savunmuş olabilir.
Eğer bu nitelikteki kişiler nasıl olduğunu havsalamızın almadığı şeyleri savunuyorlarsa eğer, yapmamız gereken olayı hainlikleri ile açıklamak değil, karşımızdakilerin savlarına da önyargısız kulak vererek, tartışıp herkesi ikna etmeye çalışmaktır.
İleri sürdüklerim fazla hayalci görülebilir. Ama sorunlarımızı demokrasiyle aşmanın başka yolunu bilen varsa anlatsın!
Yine de bu söylediklerimin “dediğim dedik çaldığım düdük”çü takımının bir kulağından girip ötekinden çıktığına kimsenin kuşkusu olmasın.
Nitekim Sayın Davutoğlu’nun sağduyu dolu bu sözlerini, nefret söylemini şiar edinmiş yandaş medya tümüyle duymazlıktan gelmiş, yok saymıştır. Son derece anlamlı bu davranış onların neyin ve kimin yandaşı oldukları ve yandaşlıklarının sınır tanımazlığını açıkça ortaya koyuyor.
Türkiye’nin şu anda ihtiyaç duyduğu, sütunlarında veya ekranlarında nefret kusanlar değil, “Ben bu adamın yanında değilim, ama şu söyledikleri doğru, destekliyorum” diyebilecek yürekli kişilerdir.

***

“Biz de bu görüşe uyarak, Başbakan’ı tutukluluk ve akademisyenler bildirisi konusundaki sözlerini destekliyor hatta kutluyoruz” demek üzereyken tam Anayasa Mahkemesi ile ilgili çok tehlikeli sözlerini gördüm ve kendi kendime sordum:
- Buyur bakalım! Biraz da buradan yak! Hadi düşün dur şimdi ne diyeceksin?
Aslında diyecek fazla bir şey yok. Olsa olsa, “Tutukluluk konusuna çok sağlıklı yaklaşmış olan Başbakan’ın kimi konularda kafası oldukça karışık” denebilir.
Kurulduğundan bugüne ülkenin karşı karşıya bulunduğu en büyük badireyi yaşayan Türkiye’nin, bu duruma sürüklenmesinin esas nedeni, inanın bana ihanetten çok kafa karışıklığıdır.
Hiç değilse bu varsayım çözüm açısından daha olumlu, umutlu yaklaşımlara olanak verir.
Bugünlük, Sayın Davutoğlu’nun alkışladığım sözleriyle yetineyim. Bana göre kafasının karışıklığını ortaya seren görüşlerine de izin verirseniz yarın değineyim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları