Hikmet Çetinkaya

Ayrıştırma!..

16 Mart 2014 Pazar

Halka tepeden bakan, yandaşını kollayan, besleme medya soytarılarını yanına alıp soyana, çalana sahip çıkan...
Sabah, öğle, ikindi, akşam “her şeyim milletim için” diye atıp savuran...
Çocukları sevmeyen, 15 yaşında ölüme giden Berkin Elvan’ı meydanlarda seçmenlerine yuhalatan...
Bunları yazarken aklıma bir soru geliyor...
Demokrasi kavramını, özgürlükleri dilinden düşürmeyen, “Ben yaptım oldu” diyen, Ortadoğu’nun liderliğine soyunan ama sonra dışlanan...
Kim bu?
Derin devleti sadece çete falan sanan, medyayı kendisi için kullanmaktan çekinmeyen, demokrasi ve özgürlük umutlarını toprağa gömen, yargıyı yok sayan...
İşin ucu kendisine dokununca tavır değiştirip, “paralel devlet”i ortaya atan, haşhaşileri keşfeden...
Kim bu?
Adama sormazlar mı o zaman:
“Ey arkadaş, 12 yıldır sen nerelerdeydin, ortaklık bozulunca mı tüm bunlar oldu?”
Öyle sanıyor...
Millet enayi, onlar akıllı!
Mısır’da ve Suriye’de sanki yıllardır demokrasi, özgürlük vardı.
Sanki orada tek medya yoktu, diktatörlük yoktu...
Şimdi mi aklına geldi?
Gelmesine geldi de, iş işten geçti...
Tek dostu kalmadı, destekçisi de...
ABD, AB sil baştan.
Her şey ortalığa döküldü, uyarıldı:
“Kendine gel kendine, sandık sadece demokrasiye ve özgürlüklere açılan bir kapıdır, o kadar.”

***

Yakın tarihe bir göz atın isterseniz...
Bu dünyadan çok iktidarlar gelip geçti.
Diktatörler gördü, beşibiryerde darbeci generaller, çocuklarımızı darağaçlarında sallandırıp “Asmayalım da besleyelim mi” diyen generaller, onlarla şarap kadehi tokuşturan gazeteciler.
Savaş dili konuşan, toplumu ayrıştıran başbakanlar...
Ben bilirim diyen, kibirli mi kibirli iktidarlar.
Sağ oyları almak için her yola başvuran siyasetçiler!
Yıl ne 1960, ne 70, ne 80 ne de 90...
Geçti gülüm o yıllar geçti.
İster bulvar aç, ister Ankara’ya deniz getir...
Kömür dağıt, gıda torbası...
Bak gençler ölüyor yine...
Çocuklar!
Kışkırtıcılar kol geziyor!
Öyle kolay mı sanıyorsun çocuk ve genç bedenleri toprağa vermeyi.
Çocukların tabutlarını taşımayı!
Bak Berkin’in, Burak Can’ın babaları ne söylüyor...
Gözler yaşlı...
Biri 15 yaşında öteki 22...
İki baba şöyle diyor:
“Evlat acısının kıyaslaması olmaz... Acılarımızı siyasete alet edip nefret ortamı oluşturmalarına izin vermeyeceğiz...”
İyi dinleyin bunu ey siyasetçiler...
Kibirli iktidar!
Muhalefet!
Kırdırmayın insanları!
Berkin’e
“terörist” diyerek halka
yuhalatan Başbakan...
Berkin’in mezarına ne konuldu biliyor musun?
Misket! Kalkıp oynasın diye...
Çocukluğunu yaşamadı Berkin...
Burakcan ise gençliğini.

***

Bu güzel ülke, bu toprakların insanı çok ölümler gördü, acılar çekti, gözyaşları döktü..
Bu hoyratlık niye?
Niye bu kin, öç alma, nefret ve düşmanlık?
Uğur Kaymaz’ın 13 yaşındaki çocuk bedenine sıkılan kurşun; Başbağlar’da, Güngören’de, Gazi’de, Maraş’ta, Çorum’da akan kan...
Asit kuyularına atılan o canlar...
Necla, Esma, Fatma...
400 çocuk, binlerce insanımız...
Kimi güçler sandıktan çıkar kimisi tanktan, mermiden, havan topundan...
Senin kahraman polisin 48 saat uykusuz çalışır, büyük kentlerin varoşlarında oturur.
Onlar da yoksul insanımızın çocuklarıdır...
Sendikası bile yoktur!
Bu ülkenin çocuklarını kırdırırsın.
Berkin’i, Ethem’i, Ali İsmail’i, Uğur’u delik deşik ettirirsin polise.
Peki, 30 yaşlarında Tunceli’de ölen polis için ne dersin?
Elleri kanlı, kibirli bir iktidar, ölümlere alkış tutar alkış...
Yaftalar!

***

Soyguna, vurguna, talana karşı çıkan gazetecileri fişler.
Ar damarı çatlayanlar konuşur durmadan:
“Ölüseviciler!”
Uçurum çiçeklerine kıyanlar...
Kıymayın onlara, bırakın orada kalsınlar, bırakın yaşasınlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları