Gazetecilere Saldırılar

17 Mart 2014 Pazartesi

Geçen hafta, iki büyük ve önemli toplumsal olay yaşandı. Berkin Elvan’ın ölümü sonrasında gerçekleşen milyonluk gösteri ardından pek çok kentte yaşanan olaylar ve karanlık bir provokasyon sunucu katledilen Burakcan’ın ölümü sonrası yaşananlar. Her ikisi de gazeteciler için izlenmesi, haberleştirilmesi gereken gelişmelerdi. Gazeteciler de görevlerini yapmaya çalıştılar. Ne var ki polisin düşmanca tutumu Ankara ve İstanbul’da gazetecilerin görevlerini yapmalarını zorlaştırdı. Gazeteciler tartaklandılar, görevlerini yapmaları engellendi, makineleri kırıldı, gözaltına alınanlar oldu. 
Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ile Türkiye Haber Kameramanları Derneği açıklamalar yayımladılar. TGS açıklamasında şu gerçeklerin altı çizildi: “Gazetecilerin görevi, yaşanan gelişmeleri tüm yönleriyle halka aktarmaktır. Bu bir kamu görevidir. Dünyanın her yerinde gazetecilerin görevinin bu olduğu bilinir. Son üç günde yaşananlar başta olmak üzere, yaz ayından bu yana kamuoyuna yansıyan, bir kısmı da yargıya taşınan meslektaşlarımıza dönük saldırıların sorumluları hakkında derhal işlem başlatılmasını talep ediyoruz. Gazetecilere saldırıların cezasız kalması, yeni saldırıların önünü açıyor.”
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Türkiye Haber Kameramanları Derneği de son dönemlerdeki gösterilerde gazetecilere gösterilen şiddeti kınadı. 2 derneğin ortak açıklamasında şu ifadelere yer verildi: Türkiye’de son dönemde yaşanan olaylarda ve protesto gösterilerinde gazetecilerin hedef seçilmesini kınıyoruz. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Türkiye Haber Kameramanları Derneği olarak, olayları en yakınında izleyen meslektaşlarımızın yaşadıklarını büyük bir kaygı ile izliyor. Ve dayanılmaz hale gelen şiddet uygulamalarına açıkça isyan ediyoruz.” Görüldüğü gibi durum vahimdir. 

Ülkemizde yolsuzluk ve hukuksuzluğun zirveye çıkması gazetecilerin işlerini daha da zorlaştırıyor. Bu koşullarda dayanışma ve örgütlenmenin önemi de bir kat daha artıyor.

Kazan Tatarı, Kırım Tatarı farklıdır 
Gazetenizin 4 Mart 2014 tarihli sayısında Sağnak başlığı altında yazan Nilgün Cerrahoğlu“Kırım Tatarlarına Gene Gözyaşı Var” adlı yazısında Kırım’dan söz ederken “Kırım Tatarı yazar Fatih Kerimi’nin dediği gibi ‘her yerinden latifet, şairiyet’ fışkıran bir ‘huzur adacığı’ burası” demiştir. Fatih Kerimi (1870-1937), Kırım Tatarı yazar değil, Kazan Tatarıdır. Yazar, gazeteci ve çevirmen olan Fatih Kerimi, 1937 yılında Stalin tarafından idam edilmiştir. 
Nilgün Hanım, Fatih Kerimi’nin Kırım Tatarı olduğunu nereden çıkarmıştır bilemiyorum. Ama Türkiye’de Tatar denince ilk Kırım Tatarları geliyor akla. Bunun nedeni ise, Kırım Tatarlarının diyasporasının güçlü olmasıdır. 
Oysa Türkiye’de Kırım Tatarları dışında, Kazan Tatarları, Nogay Tatarları, Sibirya Tatarları da vardır. Özetle Fatih Kerimi - Kazan Tatarı yazardır. Saygılarımla. Roza Kurban

Ekmeğe kan bulaştı
Gazetemizin değerli yazarı Oktay Akbal’ın 1946’da yayınlanan ilk kitabım dediği “Önce Ekmekler Bozuldu” adlı öyküleri şimdi çok daha büyük bir anlam ve önem taşıyor. Nedeni şudur; çocuk yaşta sayılacak ve gençlik çağına doğru hızla büyüyen B. Elvan’ın ölümü sonucunda ekmeğe kan bulaştı. Bizim toplumumuzda ekmek ana ve babadan sonra gelen ve yerden alıp öperek başımıza koyduğumuz nimettir. Soframızın baş tacıdır. Kutsaldır bir yerde. Eğer bugün ekmeğimize kan bulaşmışsa yarınımızdan korkalım. Çünkü bugün ekmeğimize sahip olamazsak birileri hep ekmeğimizle oynayacak. Saygılar. Anıl Vural

Nasıl düzeltmeli?  
12 Mart 2014; sayfa 8, 1. “Öfke çığ gibi” başlıklı haber, sütun 2, paragraf 4: “Beşiktaş’ta Çarşı Meydanı’ndaki Kartal Heykeli önünde “Berkin Elvan onurumuzdur”, “Beşiktaş uyuma çocuğuna sahip çık” sloganları atarak Taksim’e doğru sloganlar yürüyüşe geçti.” Bu cümle acaba nasıl düzeltilebilir? 2. Aynı sütun: “Tüm yurt ağır yaralı” haberinin Mersin arabaşlıklı kısmının son satırı: “Eylemcilerden ikisinin de ağır olduğu öğrenildi” Acaba her biri kaç kilo? İlter K.Akbuğ

Eleştiri - özeleştiri 
Sayın okur temsilcisi, köşenizde yer verdiğiniz spor ile ilgili okur eleştirileri bizleri olumlu anlamda motive etmektedir. Şakir Aktaş Bey’in Günün Programı’ndaki “olmayan maç” eleştirisi son derece haklıdır, ancak Fenerbahçe-TOFAŞ maçı, sarı-lacivertli ekibin yoğun maç programı nedeniyle pazardan pazartesiye alınmış, bu gelişme de TBF tarafından yeterince duyurulmamıştır. Ancak okuyucumuz, tepkisinde sonuna kadar haklıdır. Savaş Sönmez Beyefendi’nin “Futboldan başka dallar da var” eleştirisi ise doğru olmakla birlikte gazetemizin spor sayfasına ayırdığı yer ile orantılıdır. Kaldı ki, Cumhuriyet’in otomobil sporlarından kayağa, bisikletten küreğe uzman yazar kadrosu vardır. Ne var ki, futbolun endüstriyel biçimde pazarlanıp “haftanın her günü büyük ölçekli maç” dayatması, basketbol ve voleybolu bile “öteki spor” konumuna düşürmüştür. Yine de voleyboldaki tarihi başarı, maçların oynandığı gün gazetemiz spor sayfasında “yan sayfa manşet” diye adlandırılan bölümde okuyucuya sunulmuştur. Ayrıca, o hafta sonu oynanan tüm maçların sonuçlarının haftanın bir günü okuyucuya verilmesi projelerimiz arasındadır, ancak baskı saatleri nedeniyle verilemeyen tüm maç sonuçlarının TV, internet sitesi, cep telefonu vb. iletişim araçları ile kamuoyuna açık olarak duyurulması, bu konudaki kararımızı yeniden gözden geçirmemize neden olmuştur. Savaş Bey’in yapıcı eleştirisi biz spor servisi çalışanlarını memnun etmiştir. 

Saygılarımla. Arif Kızılyalın. Spor Servisi Sorumlusu 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları