Türban sorunu...

01 Kasım 2013 Cuma
Tayyip Erdoğan, kendi açısından artık
dinsel simgeleri TBMM’ye sokmanın zamanı
geldiğine hükmetmiş olmalı ki, AKP’nin üç
kadın milletvekili (Nurcan Dalbudak, Sevde
Bayazıt Kaçar ve Gülay Samancı) Meclis’e
türbanla girme kararlarını açıkladılar.
İşin özünü gözden kaçırmayalım: Bu karar
resmen, dinsel simge olan türbanın Meclis’e
sokulmasıdır. Nitekim Başbakan bunun
dinin emri olduğunu söyleyerek görüşü
doğrularken, aynı zamanda girişimini dinsel
tabu kalkanı ardında korumaya alma yolunu da tutmuştur.
“Meclis kamu alanı mıdır, yoksa siyasal
organ mıdır?” tartışması bilmiyorum ne kadar önemli?
Ama olayın özgürlüğü sağlamaya yönelik
bir demokratik girişim olarak sunulmasının
gerçeği yansıtmadığını açıkça söylemek gerek.
Daha dinsel simgenin, kamu alanına
sokulması ve alenen teşhir edilmesinin önünü
açan karar Başbakan tarafından açıklandığı
gün, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin
Çelik, cümle âleme, kendilerinin kadınların
kılık kıyafetlerine müdahaleden yana
olduklarını ilan ediyordu.
Örtünme özgürlüğünden söz etmek ancak
örtünmeme özgürlüğünün de var olduğu
bir ortamda mümkündür. Herkesin kılık
kıyafetine karışmayı şiar eylemiş bunu alenen
ilan etmiş bir iktidarın, olaya özgürlük kılıfı
giydirmesi kandırmacadır.
***
Dostum Yalın Doğan, dünkü köşesinde,
AKP’lilerin Şafak Pavey’in çok meşru
bir gerekçeyle giydiği pantolona itirazla
samimiyetsizliklerini kanıtladıklarını
yazıyordu.
Dinsel simgelerin kamu alanında teşhirinin
laik düzende engellenmesinin, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmediğini belirten
birbirini izleyen AİHM kararları da, olaya
özgürlük açısından yaklaşma manevrası
yapanlara verilebilecek yanıttır.
Ama bütün bu hususların AKP’yi
girişiminden alıkoyacağını sanmak yanlış.
Unutmayınız ki, AKP laikliğe karşı
eylemlerin odağı olduğu tescillenmiş bir partidir.
AKP’den de Tayyip Bey’den de bundan
başkası beklenemezdi.
AKP’den de Tayyip Bey’den de bundan
daha fazlası da beklenmelidir.
Göreceksiniz işi, örtünmeme yasağına
kadar vardırmak için her şeyi yapacaklar.
Tartışmanın gerçek özü, herkes tarafından
o zaman apaçık anlaşılacak.
Bütün bu gerçekleri bilmek, görmek,
seslendirmek, cümle âleme ilan etmek gerek.
Ama bilinmesi ve görülmesi gereken bir
gerçek daha var ki, o da türban tartışmasının
kamuoyundaki algılanışıdır.
Yukarıda ileri sürdüğüm görüşleri
savunanlar, ne yazık ki, kamuoyunda
kendi görüşleri doğrultusunda değil,
tam ters yönde bir algı oluşmasını
engelleyememişlerdir.
***
AKP oluşmuş olan bu yanlış algıdan yola
çıkarak, CHP’yi, tartışmayı siyasi gerginliğe
ulaştıracak bir tavrın içine çekerek puan
toplamak hesabı peşindedir.
Bu durumda CHP’nin benimsemesi
gereken en akıllıca tutum ne olmalıdır?
Aklın ve ilkeliliğin yolu sanırım, CHP’nin
bir yandan gerçekleri bütün açıklığıyla
ortaya sermesini, AKP’nin özgürlükçü
maskesini düşürmesini, tartışmayı doğru
çerçeve içine oturtmasını, ama kendisini
kamuoyu karşısında başörtüsü düşmanı gibi
gösterecek manevralara mahal verebilecek,
gerginliği tırmandıracak davranışlardan
kaçınmasını zorunlu kılmaktır.
Siyasette algılar da olgular kadar hatta
bazen daha da önemlidir.
Yanlış algıları değiştireyim derken, daha da
artıracak davranışlar akıllıca olmaz.
Baskıcı totaliter AKP’nin, özgürlükçü
kisvesine bürünmesine zemin hazırlayacak
davranışlardan kaçınmak ile onun dümen
suyuna girmek, birbiriyle karıştırılmaması
gereken iki farklı davranış biçimidir.
Bir tartışmada ileri sürülen savlar kadar,
onun zemini ve zamanı da kamuoyunu ikna
açısından önemlidir.
Kandırmacalara inanmadan, olayın
gerçek özünü ortaya koyarak, ama tuzağa
düşmeden, soğukkanlılığını da koruyarak
takıyyeye karşı mücadele etmek gerek.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları