Gel de ‘hanım köylü’ olma!

25 Nisan 2016 Pazartesi

STAR, “Hanım Köylü” ile yaz sezonunu erken açtı. İyi de yaptı. Dizi, bunun karşılığını fazlasıyla vererek reyting listesinde tüm gruplarda 3’üncü sıraya oturmuş görünüyor.

Neden mi? Çünkü seyir ölçüm sistemimizin dayandığı denek profiline uygunluğu “tecrübeyle sabit” bir ürünle karşı karşıyayız. Coğrafyamızın ergenliklerine de, erkekliklerine de, İbrahim Tatlıses filmlerinin eril cinsellik göstergelerine fazlasıyla meftun dişiliklerine de hitap edebilecek, onların hepsinin içini kamaştırabilecek çap ve kapasitede bir film bu…

İki yıl önce yine STAR’da yaz sezonunda yayına girdikten sonra başarılı performansıyla ana sezona açılıp uzun süre seyrin zirvesinde kalmış, nihayetinde doygunluk yaratarak final yapmış “Güzel Köylü”den neredeyse “spin-off” (türedi-koptu) izlenimi veren “Hanım Köylü” de seksüel fantezilerimizi alabildiğine ama tabii usturupluca okşayan bir çalışma. Zaten aynı yapım şirketince ve proje tasarımından senaryosuna, yönetmenine kadar “Güzel Köylü”de karşımıza çıkan ekiple kotarılmış bir dizi bu.

Ve yine kendisini önceleyende olduğu gibi, şehirlinin “köylü kız” (“Halime’yi samanlıkta bastılar” misali), köylünün…, demeyelim de köy-kökenli veya taşralı veya “Doğulu”nun şehirli, Batılı, hatta “gâvur” kız (“Helga sevişiyor” misali) hayallemesine seslenen bir kurgu ile karşı karşıyayız.

Sadece rollerde bir “cinsiyet takası” olmuş. Önceki dizide esas oğlanımız köylü, esas kızımız şehirli iken, burada tersi söz konusu ve belli ki şehirli oğlumuz, âşık olduğu güzelin peşinde “hanım köylü” olacak.

Amerika’da işletme tahsili yapıp memlekete geri dönmüş, zengin ama iflasın da eşiğindeki fabrikatörün oğlu Ferit (Yusuf Çim), elbette ta Yeşilçam’dan aşina olduğumuz üzere, içinde bulunduğu zengin, sosyetik ve de şımarık ortamdan mustariptir. Öbür uçta ise Muğla’nın “Saklı Köy”ünde bir kâhya eskisinin dört gösterişli kızının en büyüğü olan İlkgün (Gülsim Ali), köyün “bodos” delikanlılarından daral gelmiş dünyasında “şe’erli” beyaz atlı prensini bekler haldedir.

Postmodern zamanımızın, elektro-dijital dünyamızın çöpçatanı internet devreye girecek, Ferit’le İlkgün’ü kavuşturacaktır. Tabii bu kavuşma, yine o çocukluğumuzun açık hava sinemalarında izlediğimiz Yeşilçam filmlerinden beri bildiğimiz üzere hayli zahmetli olacak, araya zengin oğlanda gözü olan şımarık, haris, fena mı fena şehir kızları girip “köylü güzeli”mizi herkesin içinde aşağılayıp ağlatacaklardır. Araya Hakan Peker şarkısı “Sosyeteye girmiş köylü güzeli”ni anımsatacak atraksiyonlar katılarak da akış katmerlendirilecektir. Yer yer Yeşilçam’ın (yine İbrahim Tatlıses’li) bazı meşhur klişelerinin parodisine yeltenme çabası da caba…

Türk sinemasında bugün bir “Yeşilçam-sonrası” evreden sanırım söz edilebilir.

Ancak aynı şekilde, 2012’den itibaren uygulamaya geçilen yeni reyting sistemi ve onu bütünleyen sansür cenderesi eşliğinde Türk dizilerinin de bir çıkış olarak “Yeşilçam’a dönüş”ü bulduklarını söylemek pek yanlış olmasa gerek.

Ortada gayet basit, kafa yormalara hiç meydan vermeksizin mesajlarını herhangi bir dolayımlamaya gitmeden dosdoğru veren ve bu arada Türkçenin lastikli kullanımıyla denilebilir ki bir “tesettürlü müstehcenliğe” başarıyla açılan, böylece seyirciyi güldürdüğü ölçüde kışkırtan da bir yapıt var. Bu bakımdan ilk bölümde karşımıza çıkan en etkileyici örnek, yine “Güzel Köylü”den tanıdığımız ve belli ki seyirci onları çok tuttuğu için bu dizide de “çift-leştirilmiş” oyuncular, Toygan Avanoğlu (“Koptagel”) ile Aylin Kabasakal (“Elmas”) arasındaki diyalog… İzleyelim:

“- Elmas’ıım, sen bu dünyadaki en büyük ‘şey’i gördün mü?

- (İşveli-mahcup kıkırdayarak) O ne demek şimdi?! Delii!..

- Ya, bu dünyadaki en büyük ‘şey’ sence ne?

- Bilmeeem!!! Nee?..

- Saa’a olan aşgım!

- Haaa!..

- Sen ne sandın, öyle gızardın felan…, bozardın? … Yılışıhh!..”

Bu şekilde “dil oyunları” eşliğinde harareti yükseltip, buna sanki bir “kız tarlası” hissi verecek mahiyette sanal bir köyü fon kılınca; bir de bu fona insanın aklını başından alan tatlı bir “yosma” gibi İstanbul’u 'katık yapınca…

Böylesi tadından yenmez bir ürüne kim hayır diyebilir?!

Ağzımızın suyu aka aka izlemeye devam edeceğiz!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları