Hikmet Çetinkaya

Ateşi ve ihaneti gördük...

19 Mayıs 2016 Perşembe

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başladı o uzun yolculuk...
Mustafa Kemal’in “kurtuluş yolculuğu” 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin kurulmasıyla bitmedi...
Öyle kolay değildir uluslaşma süreci, laiklikleşme ve çağdaş bir toplum yaratma.
Samsun’da karaya çıkış, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas kongreleri...
Emperyalizme karşı verilen o savaş, kurtuluş ve kuruluş...
Cumhuriyet devriminin korunmasını, bir sınıfa ya da zümreye teslim etmedi Mustafa Kemal Atatürk.
Mustafa Kemal, Cumhuriyetin savunmasını, uygarlaşmayı, laikleşmeyi, yurttaşlık bilincinin gelişmesini sağlayan eğitimi içinden çıktığı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne değil gençliğe bırakmıştır.
Burada amaç bellidir: Sivil ve ileride demokratik, özgürlükçü olması gereken kurum ve kuruluşların, asker korumasında olmaması.
Bunların nedenleri kimilerinin kafalarını karıştırabilir. Örneğin 23 Nisan Bayramı çocuklara, 19 Mayıs gençlere emanet edilirken Mustafa Kemal belki bugünleri düşünmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin çağdaş eğitimden geçtiğinin bilincindedir Mustafa Kemal ve arkadaşları.
Tüm bunları bugün görüyoruz. Laiklik kavramını “din düşmanlığı” olarak algılayan bir kesimin ne denli akıl yoksunu olduğuna tanık oluyoruz.
Laiklik halksal anlamına gelir...
Yani egemenlik kayıtsız şartsız milletindir...
Peki bugün durum böyle mi?
Hayır değil!
Bakın siyasal gelişmelere, zulme, baskıya, Türkiye’nin nereye doğru gittiğini göreceksiniz...

***

Eğitim reformlarının rafa kaldırıldığı güzel ülkemde, laik, çağdaş, bilimsel, katılımcı, karma eğitim sistemi son 40 yıl içinde budana budana bu hale geldi.
Mustafa Kemal ne demişti:
“Muallimler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır...”
Çağdaş, bilimden, uygarlıktan yana olan kuşaklar değil dindar, softa kuşaklar yetiştirildi. Badem bıyıklılar devletin en duyarlı kurumlarına yerleştirildi...
Eğitimin bir anlamı kalmadı.
19 Mayıs 1919’da yakılan bağımsızlık ateşi, emperyalist devletlere karşı verilen bağımsızlık savaşı ve Mustafa Kemal Atatürk...
Darbelerle başlayan bir süreçti bu...
Atatürkçülük adına yapılan darbelerde gerici-faşist güçler solcuları silindir gibi ezip geçti. Kimse softalara dokunmadı, onları koruyup kolladılar.
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Samsun’a çıktığı gün, işgalci devletlere bir bakalım:
İngiltere...
Fransa...
İtalya...
Yunanistan...
Amerikan gemileri ülkemizin sularında nöbet tutuyor; İstanbul’da ve Anadolu’daki işbirlikçiler, Mustafa Kemal’i lanetliyordu...
Akıl almaz bir olaydı bu!
Yoksul bir halk örgütlenip silahlanıyordu işgalci güçlere karşı...
Sonuç: Büyük Zafer!
Usta romancı Samim Kocagöz’ün kurtuluş savaşını anlatan “Kalpaklılar” kitabını okudunuz mu?
Ben kendisiyle konuşurken şöyle demişti Kocagöz:
“Türkiye’yi yağmalamaya gelen bu sömürgecilere karşı kabaran öfke, o yılların öfkesidir; o yılların hiddetidir. Ama bugün de sömürgeciliğe karşı duyulabilecek öfkenin aynıdır elbet.”
Samim Abi, bana bunları 1986 yılında anlatmıştı İzmir’de...

***

Anadolu’yu paylaşmak isteyen emperyalizme karşı Türkler ve Kürtler Çanakkale’de olduğu gibi bağımsızlık savaşında da omuz omuza çarpıştı... Güçlü devletler bozguna uğradı...
Atatürkçülük asla ırkçılık, mezhepçilik, ayrımcılık, ötekileştirmek değildir...
Atatürkçülük darbecilere alkış tutmak, derin devlete sahip çıkmak değildir...
19 Mayıs 2008’de şöyle yazmışım:
“Devlet içinde örgütlü, silahlı çeteler... Devletin duyarlı kurumlarını ele geçiren ‘F’ tipi yapılanma...
Dinci kadrolaşma...
Etnik terör...”
AKP şemsiyesi altında yapılan operasyonlar, Silivri’deki davalar...
TSK’yi iğdiş ettiler, sonra kalkıp özür dilediler...
Devletin içinde paralel devlet kurulmuş...
Sözüm havuz medyasının ördeklerine...
O zaman aklınız neredeydi?
Nâzım Hikmet’in deyişiyle “ateşi ve ihaneti gördük biz”, eğilip bükülmedik, yıkılmadık, dimdik ayaktayız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları