Aydın Engin

Ağabeyim Mustafa Ekmekçi’ye mektubumdur

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Ağabey,
Her yıl senin çekip gittiğin günün yıldönümünde sana mektup yazarım ya…

O günün bir öncesinde yazıp, gittiğin günde yayımlanacak mektuplardan hep uzak durdum; mektubu tam da o içimi hep ve hâlâ acıtan günün yıldönümünde yazmayı ve ertesi günü yayımlanmasını yeğledim ya…
Bu yıl senden izin aldım, 21 Mayıs’ı bilerek atladım.
20 Mayıs günü CHP’li milletvekillerinin desteği ile tereyağından kıl çeker gibi, referanduma filan gitmeden anayasa değiştirildi. Milletvekilleri kendi özgürlüklerinden vazgeçtiler; bağımsız karar verme haklarını reddettiler. Parti şeflerinin talimatına uslu uslu uydular, paşa paşa “evet” oyu kullandılar.
Şaha kalkmış Türk milliyetçiliğinin birer temsilcisi olarak Kürt milletvekillerini Meclis’ten postalayacak, becerilebilirse mapus damına da tıkacak bir değişikliği oyladıklarını sandılar.
Hesap da oydu, hedef de oydu. Ancak HDP’ye oy vermiş 6 milyon yurttaşa, “Sizlere siyaset alanında hayat hakkı tanımıyoruz. Siyaset yapamayacaksınız. Gidin ne isterseniz onu yapın” dediklerinin farkında bile olmadılar. Ya da domuzuna farkındaydılar da umursamadılar.
Öyle bir günün ardından yazmamak olmazdı. Nitekim sen de “Bana yarın yazarsın, şu demokrasi cinayetini aklının erdiği, dilinin döndüğünce tırmıkla” dedin.

***

Ben de öyle yaptım. Senin mektup bugüne kaldı.
Gel gör ki ağabey…
Gel gör ki şöyle keyifli, sadece birlikte yaşadığımız kimi matrak, kimi kederli olaylardan bir seçkiyi mektuba döküp okurlarımızla paylaşmak istedim ama heyhat…
Ağabey,
Bugün (22 Mayıs) AKP kongresi var. Bizim yazıişleri senin ısırgan mizahına pek uyan bir başlık üretmişler, bugünkü Cumhuriyet’te okurlara gülümsüyor:
Atananı seçecekler!
Valla tam da öyle oluyor ağabey. Binalı Yıldırım adlı bir AKP siyasetçisi günler önce parti başkanlığına atandı; bugün ne hikmetse seçim yapılıyor. AKP delegeleri ciddi ciddi sandık başına gidip oy kullanacaklar ve partilerine genel başkan seçtiklerini sanacaklar…
Öyle kıs kıs gülme. Siyasal İslamın tırmanışını yıllar öncesin görüp bizlere nasıl da ince ince, nasıl da bilge bilge anlattığını hatırlatıp, çaktırmadan bizleri azarlama. Mesleğin bugünkü halini görsen gülmez ağlardın ağabeyim, ağlardın…
Sen tanımazsın Cumhurbaşkanlığı koltuğundan oturan bir Zat var; onun her gün bıkıp usanmadan açıkladığı düşüncelerini, savunduğu değerleri bırak yerden yere vurmayı, eleştirmeyi bile suç sayan bir yargı ortamındayız ve medyanın büyük bir kesimi diz çöküp boyun kırmış durumda. Medyanın bir başka bölümü var ki onlar için “Bunlar gazeteciyse Mustafa Ekmekçi Ağabeyim neydi” diye sormaktan başka laf bulamıyorum…

***

Neyse ağabey, yazması bana bile tat vermeyen takur tukur bir mektup oldu.
N’olur hoş gör. Bu yıl da böyle geçsin.Ülke o halde, meslek o halde ki ağabeyime orada, bulutların üstüne keyifle okuyacağı ve o ünlü Mustafa Ekmekçi kahkahalarından birini patlatacağı bir mektup yazmayı beceremiyorum.
Bir toparlanayım, gelecek yıldönümünü beklemeden sana bir mektup yazarım ağabey. Aldoğan’dan, Özlem’den, Eylem’den, Oya’dan ve ille de Cumhuriyet’ten de haberler veririm.
Haydi şimdi sen yine uyu ağabey; ben de şu yazıyı gazeteye yollayayım…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları