Hikmet Çetinkaya

Gezi ruhu bir coşkudur...

31 Mayıs 2016 Salı

Yargı bağımsızlığı, evrensel hukuk, adalette eşitlik ve dürüstlük...
Kaç yıldır yazıyoruz bu kavramları; demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri?
Yeni Türkiye’ye yelken açmış bir ülkeyiz biz... Şehitlerimizin kanı üzerinden siyaset yapmak birincil görevimiz...
23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerini “güvenlik” gerekçesiyle yasaklayan siyasal iktidar, pazar günü Yenikapı’da “Fetih Şöleni” düzenleyerek, Cumhuriyet değerlerini “yok hükmü”nde saydığını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Yargının yansızlığı ve bağımsızlığını burada anlatmaya gerek yok.
Her şey açık açık ortada!
Hükümet sistemi fiilen değişti. Yetmedi sırada rejimin değiştirilmesi var.
Rejim değişikliğinin ayak seslerini duyuyor gibiyim.
Tüm bunlar olurken Rıza Sarraf; IŞİD’in Kilis’e yönelik saldırılarının ardından Gaziantep’i vurması; Zonguldak’taki madenci direnişi; ülkemizi mesken tutan cihatçılar; IŞİD ve PKK belası...
Dini bir sistemi hayata geçirmek için gösterilen çabalar, şehit cenazeleri, etkisiz hale getirilenler, gözü yaşlı analar, babalar, kardeşler, kadınlar, çocuklar...
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “başkan” olarak kabul eden yüksek yargı üyeleri...
Yargının da Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı olduğunu duyurdu hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş...
Böyle bir fotoğraf karşısında karamsarlığa düşmemek elde değil...
Laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü ilkesi, yargı bağımsızlığı, özgürlük gibi kavramlar rafa kaldırılırken “fetih töreni” öncesi hutbeler okunuyor, devletin tüm olanaklarından yararlanılıyor.
İki haftadır Zonguldak’ta madenci direnişi vardı, bitti...
Onları ne hükümet görüyor ne de toplum.
Kaderleriyle baş başalar!

***

KESK laik eğitim, laik yaşam çağrısı yaptı; beş kentte yurttaşlar dini eğitim politikalarını, güvencesiz çalışma koşullarını protesto etti.
Bazı kentlerde bu anlamlı yürüyüş valilikler tarafından engellendi...
Peki neden?
Yurttaşın can güvenliğini korumak için!
Halkın can güvenliği yürüyüşler, izinli gösteriler yasaklanarak mı korunur bir ülkede?
Yenikapı’da yapılan “Fetih Şöleni” niçin engellenmiyor o zaman!
Karşımızda içimizi ürperten, karanlık bir fotoğraf var.
Laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, emekçi haklarını savunmak suç bu ülkede...
Cihatçıların cirit attığı bu coğrafyada laikliği salt din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına geldiğini sanıyor toplumun büyük kesimi...
Laiklik bilimsel eğitimin olmazsa olmaz koşuludur...
Bireylerin hakkını, hukukunu savunur laik bir sistem...
Aynı zamanda demokrasinin ve özgürlüklerin gelişmesini.
Ülkeyi yönetenler yeni bir Türkiye yarattıklarını söylüyorlar; köprüler, metrolar, havalimanları yaparak...
Elbette bunlar yapılacak, yapılmalı!
Türkiye ne Katar ne de Suudi Arabistan...
Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti...
Bu topraklarda yaşayan aydınlar, emekçiler, yurtseverler, solcular, sosyalistler, komünistler, demokrasiyi özümseyen muhafazakârlar, sağcılar, dindarlar bu gidişe “dur” diyebilmek için bir araya gelmelidir.
Henüz vakit varken

***

Dinci faşizmi hayatın içine sokanlar, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde olduğu gibi yol izliyorlar...
Yıllarca PKK’yle mücadele eden devlet şimdilerde IŞİD’le karşı karşıya...
İki terör örgütü giderek azgınlaşıyor ve ülkeyi kan gölüne dönüştürüyor.
Yeni türde faşizm 12 Mart ve 12 Eylül’ü kendisine rehber edinirken etnik ve mezhepsel kimliği kullanıyor.
Çok tehlikeli bir gidiştir bu!
Tekçi bir iktidarı durdurmak için birleşmek gerekir.
Üç yılını dolduran Gezi ruhu böyle gerçekleşti...
Çocuklarımız öldürüldü...
Kan aktı kan!
Laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, bireyin hakkını, hukukunu savunmak suç değil, yurttaşlık görevidir...
Haydi gelin, beynimizle, yüreğimizle “Gezi ruhu”nu yaşatalım masmavi gök altında...
Bilsinler ki, sevgidir yüreğimizde çiçeklenen, sevdadır, aydınlanmadır, insanlıktır; renklerle donanmış yaşam tutkusu, umuttur çocuklarımızın geleceği...
Bilmezler ki!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları