Çiğdem Toker

Bir istifa ve kelimeler

15 Haziran 2016 Çarşamba

AB Türkiye Temsilcisi Hansjörg Haber’in istifa ettiğini Güven Özalp’in Hürriyet’teki haberiyle öğrendik.
Ankara görevine Ekim 2015’te başlayan Büyükelçi, böylece selefleriyle kıyaslandığında, sekiz ay ile bu pozisyonda en kısa süre kalan isim oldu.
İstifasına gerekçe olarak, vize muafiyeti sürecinde, bir grup gazeteciye verdiği brifingde sarf ettiği, özellikle iki cümle gösteriliyor.
“Bir atasözümüz var, Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek. Burada tersi oldu.”
“Biz bireylerle değil, devletlerle anlaşma yaparız.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreçle ilgili eleştirilerine karşılık)
Büyükelçi, bu sözlerin yayımlanmasının ardından Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak, duyulan rahatsızlık kendisine iletilmişti.
Fakat o brifingin üzerinden, tam bir ay geçmiş bulunuyor.

***

İstifanın tarihi ile gerekçesini sormak üzere aradığım AB Temsilciliği, sadece istifayı teyit ettiklerini iletti.
Belli ki krizin nüksetmesi istenmiyordu. “Belli ki” dedim. O sözleri yerinde dinleyen gazetecilerden biri olarak, bu krize, istifaya, zincirleme bir iletişim kazasının yol açtığı kanısındayım.
O gün aldığım notlara, kayıtlara yeniden baktım. Büyükelçi’nin sözlerini, konuların birbirine bağlanışını, sorulara yanıtlarını, zaman akışını gözden geçirdim.
Hemen belirtelim ki; “Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek. Burada tersi oldu” cümlesini bir diplomatın, üstelik ilişkilerin hassas olduğu bir dönemde telaffuz etmesini sorunlu bulabilirsiniz. (Kaldı ki sözün orijinali böyle de değil.) Ancak gazetecilik adına şu da kayda geçmeli: Büyükelçi’nin bu ifadesi ile Erdoğan’a cevabı olarak yansıtılan, “Biz bireylerle değil devletlerle anlaşma yaparız” sözü arasında, hiçbir neden-sonuç ilişkisi bulunmuyor. Ayrıca o sözün söyleniş tonunda bir “meydan okuma” da yoktu. Açalım:

Olmuşla ölmüşe çare yok
Simultane çeviri yapılan o brifingde Büyükelçi, uzun uzun vize serbestisi anlaşmasının 2013’e dayandığını anlattı. Yol haritasının o tarihte belirlendiğini söyledi. Haber’in sorun yaratan ifadesinin geçtiği bölüm şöyle:
“O zamandan bu yana kriterlerin karşılanması konusunda anlayış muhafaza ediliyor. (...) Fakat bir zaman baskısı oluştu. Türk makamlarına ve meslektaşlara saygım sonsuz. Ama kendi kendime sorduğum şöyle bir şey var: Bu süreç 2013’te başlamasına rağmen, neden tamamlayamadık? Son dönem niye böyle sıkıştırma ortaya çıktı? Bir atasözü var. Türk gibi başlamak Alman gibi bitirmek, denir ama burada tam tersi oldu Alman gibi başlandı. Bitişi Türk gibi oldu. Fakat olmuşla ölmüşe çare yok diye bir söz de vardır. Şimdi bize düşen, yol haritasındaki gereklerin karşılanması.”
Büyükelçi’nin atasözünden sonraki yapıcı ifadesine dikkat. Fakat kendisi “açıklık” getirmeyi tercih etmediği için krizde kayboldu.
Dahası “Biz bireylerle değil, devletlerle anlaşma yaparız” cümlesini, on beşyirmi dakika süren kendi sunuşu bittikten sonraki soru cevap bölümünde söyledi. Bir meslektaşımız, mevcut terör tanımını bile hükümete göre yetersiz olduğunu, Erdoğan’ın söyleminin de belli olduğunu anımsatarak, “Bu süreç nereye gider?” diye sordu. Haber’in yanıtı özetle şuydu:
“Bu konunun nasıl bir mevzuat gerektirdiği Brüksel’de tartışılıyor. Türkiye’nin AB’ye katılım için uzun vadede çok derin değişikliklerin yapılması gerekecektir. Ama kısa vadede kritik bir noktaya ulaşılmaya çalışılıyor.
Biz anlaşmalarımızı şahıslarla değil, devletlerle yaparız. Hatırlatayım ki vize yol haritası Cumhurbaşkanı henüz başbakanken Ekim 2013’te kabul edilmişti. Bu süreç içinde bakıldığında herhangi bir değişiklik olmadı.”
Parlamenter rejimden, anayasadan sonra AB ile ilişkilerin de askıya alınma niyetinin açıklandığı bir iklimde, gazetecilik adına kayıt düşmek istedim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları