Aslı Aydıntaşbaş

Ağız tadıyla yazı mümkün mü?

07 Temmuz 2016 Perşembe

Hatırlar mısınız eskiden, her halinden tatil için kaleme alındığı belli olan, sahilde bir şezlong ya da köpüklü bir sabah kahvesine eşlik etmek için yazılmış bayram yazıları vardı?
Bir köşe yazarı için tatil ve pazar yazıları, günlük yazılardan bambaşka bir türdür. Hafta içinde kullandığınızdan farklı bir üslup tutturmanız gerekir. Keyif yazılarıdır tatil yazıları. Hafif olsun, kolay okunsun, okuru bunaltmasın istersiniz. Kendinizce “edebiyat parçalarsınız.” Günlük siyasete takılmadan hayatın gidişatını anlatmak istersiniz. Bir dönem Çetin Altan’ın yaptığı gibi gerektiğinde arşivden çıkarıp 10 yıl sonra bile köşenizde kullanabileceğiniz yazılar istersiniz...
Ama gel gör ki, bugünün ortamında ne bayram yazısı yazmak, ne de ağız tadıyla bayram kutlamak mümkün değil. Siyasetin gerilimi, bir zehir gibi hayatımızın her alanını paralize etti. Sadece ben değil, çevremde herkes “Nasılsınız?” diye sorulduğunda, “Nasıl olabiliriz?” diye cevap veriyor.
Günlerdir fırsat kolluyorum bu yaz okunması gereken kitaplardan söz eden bir tatil yazısı için... Ama kolay mı Cumhuriyetin en zorlu ve karanlık dönemlerinden birini yaşarken keyif yazısı yazmak? İnsan suçlu hissediyor, hatta utanıyor. Daha bu hafta Karadeniz’deki helikopter kazasından ölüm haberleri geldi. Doğu’da yaşananların boyutunu, ölenlerin sayısını bile tam bilmiyoruz. Bayram sonrası gerilim siyasetine döneceğimiz, büyük bir şehvetle dokunulmazlıkları kaldıran iktidar partisinin bu kez de milletvekillerinin zorla ifade vermesi için tempo tutacağı ortada.
Şimdi gel de bu ortamda müzikten, kitaptan, dünyadan söz et!
Ama ben yine de bu yazıda dayanamayıp bir kitap tavsiye edeceğim. Bu yaz hiçbir şey okumasanız bile Yuval Noah Harari’nin insan türünün zihinsel tarihini anlatan “Sapiens” isimli eserini okuyun. İddia ediyorum her şeye bakışınız değişecek. Biz hep buymuşuz, diyeceksiniz. Çevremizde yaşanan mevcut kaosun ne kadar tanıdık olduğunu, neredeyse 200 bin yıldır bu gezegende dolanan insan ırkının (homo sapiens ve türevleri) neden soyut bazı kavramlar üzerinden birbirini yok etmeye çalıştığını göreceksiniz.
Kitabın yazarı Harari’nin Londra’da yaptığı bir konuşmayı izledim internette. Yazar, insan türü ve yaklaşık 2 milyon yıl önce ayrışmaya başladığımız şempanzeler arasında 2 temel fark olduğunu söylüyor. Birincisi, insanların şempanzelerden farklı olarak büyük kitleler halinde ortak hareket edebilmeleri, organize olabilmeleri. Çiftlikler, devletler, havaalanları, ordular bu sayede oluşuyor.
İkinci ve daha önemli bir fark ise, “soyut” bir düşünme kabiliyeti... Yiyecek, içecek, yağmur, soğuk, sıcak ya da bir dağ, somut fikirler. Ama insan ırkı, para, din, devlet, aidiyet gibi soyut fikirlerin peşinden sürükleniyor. DNA’sı bizimle neredeyse aynı olan bir şempanzeyi hiçbir zaman “Sen bana elindeki muzu ver, ben sana ileride cennet denilen yerde bir yer ayırayım” düşüncesine ikna edemezsiniz. Ya da “Sen bana elindeki muzları ver, ben senin için ‘para’ diye soyut bir kavram yaratıp sonra da Panama diye hiç görmediğin bir yerde bir rakam olarak saklayayım” diye elindeki yiyeceği alamazsınız.
Hele bu soyut kavramlar için ölmeye, öldürmeye, çalmaya, aldatmaya hiç ikna edemezsiniz.
Peki, nasıl oluyor da insanlar bu soyut fikirlerle tüm gezegene hâkim oluyor, ölüyor, öldürüyor ve hatta seri katile dönüşebiliyor? Nasıl oluyor da “Cennette bana 72 bakire verilecek” diye bir hayal uğruna vücuduna bombalar yapıştırıp kendini patlatmayı göze alıyor?
Bütün bunların yanıtı, bugünün gerçeklerinde değil 200 bin yıllık insan türünün tarihinde gizli.
Dedim ya, bu yaz tek bir kitap okuyacaksanız, o da bizim şu tuhaf hikâyemiz olsun  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları