Kara derili adamın ak bilinci

12 Temmuz 2016 Salı

NATO hükümet ve devlet başkanlarından oluşan Varşova Zirvesi’nde Ortadoğu’daki durum ve terör tehdidinin bir kez daha altını çizen sonuç bildirgesini okurken acı bir gülümseme beliriyor insanın yüzünde ve elinizde olmadan düşünüyorsunuz:
- Bu NATO da, doğurduğu sorunlardaki sorumluluk payını görmezden gelip onlara güya çare ararken yeni yeni sorunların çıkmasına neden oluyor.
NATO’nun Varşova Zirvesi’nden üç gün önce İngiltere’de yayımlanan, Sir John Chilcot’un başkanlığındaki beş kişilik heyetin, 2.6 milyon kelimelik raporu bu görüşün ne kadar doğru olduğunu kanıtlıyor.
Söz konusu rapor, Irak’a müdahale konusunda zamanın İngiltere Başbakanı Tony Blair’in öne sürdüğü gerekçelerin ne kadar dayanaksız olduğunu, herkesin nasıl göz göre göre aldatıldığını, gözler önüne seriyor.
Rapor, herhangi bir yeni bilgi içermiyor, ama İngiliz kaynaklarının da Irak’ta başlayıp Suriye’ye de sıçrayan artık tüm bölgeyi kapsayan olaylarda İngiliz Başbakanı’nın sorumluluk payını teslim etmesi açısından çok önemli.
Nitekim Blair de bölgeyi cehenneme çeviren mesnetsiz müdahalenin yersizliği ve haksızlığı ile bu konudaki sorumluluğunu yadsıyamamış, yalnızca kötü niyetli olmadığını vurgulayıp özür dilemekle yetinmiştir.

***

Evet, Irak savaşına gerekçe olarak gösterilen Irak’ın kitle imha silahları tehdidinin nasıl bir uydurmaca olduğu, zamanında ABD’nin, BM’nin bu konudaki komisyonundaki temsilcisi Scot Ritter tarafından da ısrarla belirtilmişti. Ritter’in yazdığı kitapta da ileri sürdüğü gerçekler, ne Başkan Bush ne de, ona “ne koşulda olursa olsun seninle beraberim” güvencesi veren Tony Blair tarafından dikkate alınmıştır.
Aslında adalet duygusu Bush ile Blair’in savaş suçlusu olarak yargılanmalarını amirdir, ama tabii ki bunun hayal edilmesi bile mümkün değildir.
Tony Blair, Bush ile birlikte, savaş suçlusu olarak yargılanabilseydi eğer, o zaman İngiliz demokrasisinin insanlık için gerçek bir umut oluşturması söz konusu olurdu.
Ne yazık ki o noktadan çok uzaktayız.
İngiliz demokrasisinin insancıl ve evrensel olduğu ileri sürülen özgürlükçü değerleri, Blair’in, Ortadoğu halkları için Bush’un hempası bir cellat haline gelmesini engelleyemiyor.

***

Bu konuda uyanmamı ilk sağlayan, Paris’te öğrenci kara derili bir delikanlının ak bilinci oldu.
1968 yılıydı, Paris’in 6. bölgesindeki öğrenci lokantalarından birinde, tepsimi almış, hararetli bir tartışmaya dalmış, iki kara derili öğrencinin yanındaki boş yere oturmuştum.
Kalın sesli delikanlı, arkadaşını ikna etmeye çalışıyordu:
• O, onlar için geçerli, bizim için ikisi arasında fark yok!
• Ama diyordu arkadaşı, Hitler kanlı bir diktatör, Churchill ise demokrasi yanlısı.
Kalın sesli delikanlı kafasını sallayarak yanıtlıyordu arkadaşını:
• O onların iç sorunu, konu bize gelince iş değişir, ikisi arasında bir fark kalmaz!
Yıllar geçecek, bir zamanlar Churchill’in oturduğu koltuğa kurulmuş olan, dünyanın en eski demokrasisinin Başbakanı Tony Blair Ortadoğu’daki mazlumların celladı haline gelecekti.
İngiliz demokrasisinin insancıl kuralları, İngiliz emperyalizminin zalim yapısını engelleyemeyecekti.
Kara derili delikanlının ak bilinci, emperyalizm konusunda doğru teşhisi koymuştu.
Bölgeyi ve terörü irdelerken veya NATO sonuç bildirgelerini okurken, bu bilinçten yoksun olursak hiçbir şeyi kavrayamayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları