Çiğdem Toker

GES MİT’e devredilmeseydi

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), kuruluşunun 85. yıldönümünde karargâhı basına açmıştı. Gazete, televizyon ve ajans temsilcilerinden oluşan; kalabalık sayılabilecek bir grubun davet edildiği o toplantıya, o sıra görev yaptığım gazete adına katılmıştım.
Tam bir brifing atmosferinde gerçekleşen o toplantıda, o dönemin günceline denk düşen, farklı pek çok konu başlığı gündeme geldi.
Sorular soruldu, yanıtlandı.
Kısa adı GES olan Genelkurmay Elektronik Sistemler, MİT’e devredileli birkaç hafta olmuştu. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Gölbaşı’ndaki bu tesisin MİT’e devriyle milli istihbarat yeteneğinin topluca görülebileceğini, istihbaratta kaynak israfı ve/veya duplikasyonun önlenmesinin amaçlandığını söyledi.
Kampus önündeki 2 bin dönümlük arazinin “anten tarlaları” olduğunu, GES’in çevresindeki araziyle birlikte bir Elektronik İstihbarat Köyü kurulacağını açıklamıştı.
Fazlasıyla teknik ve ancak uzmanının konuşabileceği GES konusu, daha sonra çok sayıda muhalefet milletvekili tarafından TBMM gündemine taşındı.
Milletvekillerinin tamamı, bu devrin TSK’nin “elini, gözünü sakatladığı” fikrindeydi. Yerim dar olduğu için tek tek anamayacağım ancak milletvekillerinin soru önergelerinde farklı konularda verilmiş olsa da ortak tema olarak bu devir gerçekleşmese PKK’nin kanlı eylemlerinin önceden haber alınabileceği görüşü öne çıkıyordu...

Geç istihbarat, istihbarat mıdır?
Beş buçuk yıl önceki bir devir ve toplantıyı bugün hatırlatmamın nedenini tahmin etmişsinizdir: 15 Temmuz darbe girişimi.
Girişim başarısız olsa, büyük bir yıkımın eşiğinden dönsek de meşru bir soru, uzun süre önemini koruyacak çünkü:
Cumhurbaşkanı’nı öldürmeyi hedeflemiş, sivil halkın üzerine helikopterden ateş açacak, tankın önüne katıp sürükleyecek kadar gözü dönmüş; en yakın çalışma arkadaşının Genelkurmay Başkanı’nı sırtından vurabildiği, öngörülenden çok daha yaygın ve sistematik olduğu her geçen gün daha iyi ortaya çıkan Cemaat taraftarlarının kanlı darbe girişiminde istihbarat zaafiyeti var mıydı?
TSK’nin dün yaptığı açıklamadan, MİT’in darbe istihbaratını 15 Temmuz saat
16.00 sularında, (savaş uçakları tepemizde uçmadan 6 saat önce) Genelkurmay Başkanlığı’na aktarıyor.
Peki Genelkurmay Başkanı Akar’ın darbe hazırlığını öğrenerek verdiği emirler neden uygulanamıyor?
Hava sahasının uçuşlara kapatılması, uçaklara havalanma yasağı, araç hareketliliğinin durdurulması yönünde verdiği ve eğer uygulansa bu kanlı bilançonun yaşanmayacağı bu talimatlar nasıl olup da bir duvara tosluyor?
Bu çok kritik sorunun yanıtı Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet’teki yazısında: “TSK’de yapılan araştırmada, darbe hazırlığı yapan paralel cunta elemanları, bu talimatların birliklere iletilmesini engelliyorlar.”
Bu bilgi bize, darbe girişiminden sadece altı saat önce alınmış bir istihbaratın, planın korkunçluğu ve yaygınlığına bakıldığında çok yetersiz olduğunu anlatıyor.
GES’in MİT’e devrinin Meclis’te sorgulayan isimlerden biri de eski CHP Milletvekili Umut Oran’dı. Bu devrin Genelkurmay’ı yavaşlattığını savunan Oran’a, ordu içi istihbarat zafiyetine de yol açıp açmadığını sordum:
“Bu kadar kaybın yaşandığı darbe girişiminde bu kadar plan programın yapıldığı ortadayken, istihbarın aktarıldığı saat olarak duyurulan 16.00 geç kalınmıştır.”
Oran, darbe girişiminde bir zafiyet olarak payı olsun olmasın, bundan bağımsız olarak GES’in sahip olduğu kabiliyetin Genelkurmay’a yeniden verilmesi gerektiği görüşünde. “Önümüz kış” diyen Oran, sınır güvenliği ve ulusal güvenlik açısından, TSK’yi ve Türkiye’yi zor bir dönemin beklediğini anımsatıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları