Sınır Ötesinde Ne Var?

26 Ağustos 2016 Cuma

Emperyalistler açısından “Türkiye’nin stratejik önemi” Sovyetler’in yıkılışından bu yana Ortadoğu projeleriyle eşanlamlıdır. Osmanlı’nın son dönemlerinde bu projeler yıkılmakta olan imparatorluğun mirasının nasıl paylaşılacağı, kurulacak yeni düzende zenginliklerin nasıl yönetileceği, Arap uyanışının nasıl denetlenebileceği üzerinde yoğunlaşmıştı. Arap Baharı ile hız kazanan bu yoğunlaşmanın kanlı olduğunu söylemeye gerek var mı? İki öğe o yıllardan bu yana emperyalistlerin bölge ile ilgili tasarılarının temelidir: Zenginlikler ve hükümetler. Üçüncü öğe; bölge halklarıdır. Onlara her zaman stratejilerin, doktrinlerin, plan ve projelerin acısı, sürgünü, kırımı, kıyımı düşer.

***

Şimdi günümüzün heyecanlı kriminaline, romandaki katillere dönebiliriz. AKP iktidarı, Özal’dan bu yana özlemi çekilen “sınır ötesine geçme” hevesini nihayet gideriyor. Halep’e, Şam’a kadar uzanılmasını isteyen “fetihçiler” çığlıklar atıyorlar ama bu mümkün görünmüyor. Çünkü ABD, Batı, onlarla aşık atabilecek duruma geldiğine inanan Rusya, bölgenin kadim “muhafızı” İran böyle bir sürekliliğe karşı çıkıyorlar; başka planları var. Ama Türkiye’nin başı dertte egemenleri “sınırlı sorumlu bir müdahalenin” gücü olmayı, uzun süredir dışlandıkları çok bilinmeyenli Suriye denklemine “haklı”, “mantıklı” nedenlerle tehlikeli bir şekilde geri dönmeyi başardılar.

***

Bu nedenler üzerinde durmak gerekiyor. “Tampon bölge kurmak”, “IŞİD’le savaşmak!” gibi nedenler de var kuşkusuz, ama asıl neden başkadır. Türkiye egemen sınıfları ve politikacıları -ideolojik politik eğilimleri ne olursa olsun hiç fark etmez- Kürt meselesinde sürekli tavizler vermek zorunda kaldılar. Ortadoğu’daki her gelişme bu sorunu onlara dayattı. İnkârdan kabule, hatta birlikte yaşamanın eskiden dile getirilmesi olanaksız formüllerine kadar pek çok tabu neredeyse kırılıyordu. ABD’nin Irak işgali ise güneyde bir Kürt devletini, (Artık öyle diyebilir miyiz?) sınır komşusu yaptı. “Göklerden gelen bir karar”, “bir kader” gibi devam mı etsin yani bu korku!

***

Peki Suriye ile ortak Bakanlar Kurulu toplayacak kadar ileri gitmiş ilişkiler neden birdenbire bozuldu? Ortadoğu’da olağandır bu işler; ortak devlet kurup ertesi gün kanlı bıçaklı olan ülkeler diyarıdır burası. Asıl neden emperyalistlerin bölge ile ilişkileri konusunda okuması yazması kıt yöneticilerin oyunun kurallarını bilmemeleridir. Bizimkiler hızla öğrendiler. Onlara “stratejik derinliğin, yeni Osmanlıcılığın bu konuda işe yaramaz bir malzeme olduğu, esasın her zaman değişebilen işaretlere uygun davranmaktan geçtiği” öğretildi. Keşke onlardan değil de örneğin Haluk Gerger’in “ABD Ortadoğu Türkiye” adlı çalışmasından (Yordam Kitap) öğrenselerdi. Haydi biz de hayal kuralım; Gerger’i okusalardı, belki de piyasa yazıcıları gibi “Rusya, ABD, İran, İsrail çelişkilerini çok iyi kullandıkları için uluslararası alanda tezlerini dikte ettirebilen bir güce dönüştükleri” hayaline kapılmayabilirlerdi.

***

Sınır ötesi harekâtımıza dönelim; bir başka ülkenin sınırlarını geçenler, o ülkenin parçalanmasıyla ilgili hep tersini söyleseler de planlara ortak olanlar, kendi sınırlarını da geçilebilir, kendi ülkelerini de parçalanabilir hale getirirler.
“Kaderin üstünde bir kader vardır” diyorsunuz ya; “işte o kader biziz” diyor sizin “üst akıl” dediğiniz emperyalistler.
Ve çantalarındaki “Project Türkiye”de neler var bilemezsiniz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları