Meclis’teki enkaz

22 Eylül 2016 Perşembe

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, sağduyulu “Meclis’teki enkazı kaldırın!” çağrısına katılmamak mümkün mü?
Bilindiği gibi, 15 Temmuz gecesi TBMM de darbecilerin saldırısına uğramış, bombalar binanın bir bölümünü enkaz haline getirmişti.
Meclis’te iktidarı ellerinde tutanlar, Türkiye’nin gerçek ve tek iktidar odağının kararına uyarak, o gece Meclis’e yapılan saldırının anısını canlı tutmak için enkazı kaldırmayıp olduğu gibi koruma kararı almışlardı.
Doğrusu enkazın oluşturduğu görüntü gibi, esasında Meclis’in itibarını yüceltmeye yönelik olduğunu sandığım yöntemin de pek hoş olmadığını söylemek isterim.
Meclis’in, iktidar ve muhalefete mensup üyelerinin konuşmaları ve tavırlarıyla, o gece darbeciler karşısında geri adım atmayan kurumlar arasında yer aldığı, kamuoyunca gayet iyi bilinmektedir.
Meclis’in bizzat kendisi, o gece saygınlığını gereğince korumuş, demokrasi içindeki seçkin yerinin gerektirdiği itibarına yeterince sahip çıkmıştı, bunun daha fazla altını çizmek için, yasamanın binasının bağrındaki enkazı muhafaza ederek ikide bir herkesin gözüne sokmanın âlemi yok.

***

Bir meclisin itibarını hiç kimse onun kendisinden daha fazla koruyamaz ve de zedeleyemez.
15 Temmuz gecesi, TBMM kendi saygınlığını koruma eylemini yiğitçe yerine getirmiştir ve belleklere kazınmış olan bu gerçek kimse tarafından silinemez.
Olayın bu yönünü böylece vurguladıktan sonra, “Keşke, diyoruz, her şey orada kalsa da daha sonra yaşananlar olmasaydı.”
Anımsayalım Meclis’in darbeciler karşısında yiğitçe direndiği 15 Temmuz’u takip eden günlerde ne olduğunu.
Hemen ertesi günü, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu’nun da görüşünü aldıktan sonra olağanüstü hal ilan etti.
Ardından da vatandaşın hak ve özgürlüklerine kimi kısıtlamalar getirmenin yanı sıra, kanun hükmünde kararnamelerle yasama yetkisinin Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na geçmesi ve böylelikle OHAL süresince yasamanın devre dışı bırakılması kararı TBMM tarafından onaylandı.
Bütün bunları görenler de toplumu bir uçurumun eşiğine getiren devlet kadrolarına FETÖ sızmasının iktidarın aymazlığından değil de, yasamanın yeteri uyanıklık ve ivedilikle çalışamamasının yol açtığını sanacaklar.
TBMM işlevinden bu kadar çabuk ve uysallıkla vazgeçince, yukarıdaki görüşü ileri sürenlere verilebilecek bir cevap kalıyor mu?

***

Bakanlar Kurulu’nun ilan ettiği, OHAL’i TBMM’nin onaylaması, Meclis’in “Evet biz devreden çıkar, yasama yetkimizi bir süreliğine, yürütmeye devredersek, uçurumun kıyısına gelmiş olan ülke daha kolay ve rahat düze çıkar” diye düşündüğü anlamını taşımıyor mu?
Bir gün önce darbecilere karşı yiğitçe direnmiş Meclis, bir gün sonra devre dışı kalmayı nasıl oluyor da bu kadar kolayca kabullenebiliyor?
Özü kuvvetler ayrılığına dayanan demokrasilerde, kurumlar, varlık ve yetkilerini yalnız darbecilere değil, onlara göz dikmiş olan herkese karşı savunup kollamak zorundadırlar.
O kurumların sahip olması zorunlu saygınlıkları bunu gerektirir.
Tıpkı darbeciye direnmek gibi, tek adama biat etmeye direnmeyi de Meclis’in saygınlığı zorunlu kılar.
Meclisler yalnız bombalanmakla enkaz haline getirilmez, ama devre dışı bırakılarak, işlevsizleştirilerek de enkazlaştırılabilirler.
Meclisler, bu iki tür enkazlaştırma girişiminin her ikisine de karşı direnmek zorundadırlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları