Özgür Mumcu

Necip Fazıl’ın okulları

08 Ekim 2016 Cumartesi

İktidar kadrolarına hâkim unsur, Necip Fazıl’ın “dininin ve kininin davacısı gençlik” diye tanımladıklarından oluşmakta. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın 2014 senesinde Necip Fazıl’ın anısına düzenlenen bir ödül töreninde yaptığı konuşmayı hatırlayalım:
Üstada karşı sorumluluğumuz ve borcumuz çok büyüktür. Aynı zamanda bu borcu ödeyebildiğimizi söyleyemeyeceğim (...) doğrusu bu ihmalde veya gecikmede en büyük payı Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığını düşünmeden edemedim.”
Fakat artık belli ki gecikmeye tahammül kalmamıştı. Şöyle devam etmiş konuşmasına Avcı: “İnşallah 10 yıldır özellikle sosyal bilimler liselerimizde, imam-hatip liselerimizde üstadın beklediği, özlediği gençliğin mayasının tutmakta olduğunu ama bunun da kâfi olmadığını, bütün eğitim sistemimizin üstadın özlediği Türkiye’ye yakışan gençleri yetiştirmeye vâkıf olması gerektiğini bilerek çalıştığımızı bilmenizi isterim.
Entelektüel ve yumuşak karakteriyle tanınan Avcı’nın 4+4+4 düzenlemesinin geçtiği komisyonda, CHP’li milletvekillerinin dövülmesini neden mütebessim bir şekilde izlediği herhalde şimdi anlaşılmıştır.
Dün Emre Kongar köşesinde özetledi. Orhan Bursalı da ısrarla üzerinde duruyor. Artık imam hatip olmayan ya da imam hatipleştirilmemiş bir devlet okulu bulmak gittikçe güçleşiyor. Köklü devlet okullarının öğretmenleri “proje okul” bahanesiyle sürgüne gönderiliyor. Geçen eğitim öğretim yılının sonunda sisteme itiraz eden lise öğrencileri, bugün öğretmenlerini omuzlarına almış uğurluyorlar.
Necip Fazıl’ın kindar gençliği Cumhuriyetin okullarından intikam alıyor. Devlet okullarına alternatif bir okul ağı kuran Gülen cemaati de Necip Fazıl’ı pek sever. Hatta öyle ki Gülen’in Necip Fazıl şiirlerine nazire yapan şiirleri vardır. Cemaat yayınları da kendisini bol bol alıntılardı. Onun da amacı malum “altın nesil”.
Neticede memleketin siyasal İslamcı kadroları, Necip Fazıl etkisinde, dinbaz iki eğitim modeli sundu. Biri “kindar ve dindar nesil” diğeri “altın nesil” yetiştirme derdinde.
Cemaatin tasfiye olmasıyla beraber işler değişecek mi? Hayır. Onu da dün Cumhuriyet’te yayımlanan Sinan Tartanoğlu’nun haberinde görüyoruz. Nakşibendi Şeyhi Mahmud Esad Coşan’a bağlı özel ASFA okulları 3 yaşındaki çocuklara Kuran, 4 yaşındakilere ise hafızlık dersi veriyor. Özel kurumların din eğitimi vermesi anayasaya aykırı. Ancak bu açık anayasaya aykırılık kimsenin umurunda değil. Öyle ki İstanbul İl Eğitim Müdürü, okulun verdiği yemekte ASFA’yı bir yıldız olarak değerlendiriyor ve onunla gurur duyduğunu söylüyor. Okulun velileri arasında Erdoğan’ın avukatı ve bir Yargıtay üyesi de var. Pekiyi ne diyor okulun “hocaefendisi” Nakşıbendi Şeyhi Mahmud Esad Coşan?
Çocuklarınızı bu güzide okullara yazdırınız. Politik güçlenme ve galibiyet, askeri üstünlük ve zaferin de kaynağı budur.
Yani nihayetinde Fethullah gidiyor Methullah geliyor. Kamunun imkânları ise Necip Fazıl’ın siyasi fantezilerine uygun bir eğitim için aktarılıyor. Öğretmen adaylarına yapılan mülakatlarda Gezi hakkındaki fikirleri ve “Reis” hakkındaki görüşleri soruluyor. Bu ise Milli Eğitim Bakanı tarafından doğal karşılanıyor.
Kamu eğitimi Necip Fazılcı dinbazların elinde, özel eğitim ise çeşit çeşit cemaatin.
Daha bunun TÜRGEV’i var, Ensar’ı var. Maarif Vakfı var.
Yazık ki memleketin eğitim dünyasını en büyük siyasi projesi “başyücelik” diye bir diktatörlük olan buhranlı bir şahsın fikirleri belirliyor.
Memlekette bu gidişata dur diyecek olanların sosyal hayatta hızla örgütlenmeleri şart. Neden cemaatin zamanında iktidarı da arkasına alarak ÇYDD’ye saldırdığı herhalde daha iyi anlaşılıyordur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları