Meriç Velidedeoğlu

Böyle bir ‘yalan’ nasıl söylenir?

21 Ekim 2016 Cuma

Ortadoğu iyice altüst edilip bir cehenneme döndürülürken, Türkiye’nin de bu kaosun içine çekilmemesi düşünülemediği gibi, “AKP” yönetiminin içerde de bu durumu tam bir “fırsat” olarak kullanmaması da düşünülemezdi. Üstelik bu kez “fırsat üstüne fırsat” da çıkmıştı, MHP lideri “Bahçeli”nin “Başkanlık” önerisiyle...
Ayrıca, “Cumhurbaşkanı” Rize’de, “Başbakan” Yozgat’ta, “Adalet Bakanı” Ankara’da -parlamentonun sıfırlandığı- bir “Başkanlık” rejimini dile getirdiler. (15.10.2016)
İçlerinden “Adalet Bakanı Bozdağ”, Türkiye’nin bu sistemi bildiğini, çünkü “Atatürk” döneminin, “fiili bir başkanlık sistemi” olduğunu, “bu dönemdeki başbakanların İsmet İnönü dışında kaç tanesinin adını sayabiliyorsunuz” sorusuyla -başkanlığın neredeyse “diktatörlük” düzeyine vardığını- kendince ortaya koydu...
Ardından, o dönemde, “zaten ‘Allah’ demenin yasak olduğu bir Türkiye vardı” sözleriyle hükümet sözcüsü “N. Kurtulmuş” da katıldı bu “sohbet”e...
Değerli dostlar, şu günlerde iyice bataklığa saplanan ülkemizin gündemini, böyle dinsel içerikli iftiralarla, yalanlarla saptırmak, halkı oyalamak isteyen iktidara yanıt vermek gereksizse de izninizle, bu konuda şu kadarını anımsatalım, sözcü “Kurtulmuş”tan başlayarak.
“96 yıl” önce, Anadolu’da yeni seçilmiş milletvekilleri, ayrıca Padişah’ın kapattığı “Mebusan Meclisi”nin, Anadolu’ya geçen milletvekilleri, “Atatürk”ün çağrısıyla, “1920” yılının “23 Nisan Cuma” günü “Ankara”da toplandılar.
Cuma namazı “Hacı Bayram Camii’nde kılındı, kurban kesildikten sonra ilk “Türkiye Büyük Millet Meclisi”, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili “Şerif Bey”in, “Allah’ın izniyle” diye başlayan ve “Allah” sözüyle biten bir konuşmasıyla açıldı; ayrıca “Atatürk”ün bu açılışa yaptığı çağrılar da böyle başlıyordu.
Sözcü “Kurtulmuş”, bu açılış konuşmasının içinde kaç kez “Allah” sözünün geçtiğini öğrenmek istiyorsa, “TBMM Zabıt Ceridesi”nin (Tutanak Dergisi) “Devre I, Cilt I”in ilk “20-25” sayfasına, şöyle bir “5-10 dakika” göz gezdirse gerçeği görebilir; belki yüzü bile kızarabilir... Dahası “Atatürk dönemi”nin bütün bu Meclis tutanaklarında, “Allah”ın ne denli anıldığını da öğrenebilir...
Yine bir ayraç açıp, Arapça “Allah” gibi, Türkçede de “Tanrı” sözü bulunduğunu, her dilde böyle olduğunu vurgulamaktan, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pek sık kullandığı “Rab’bim”in köküne, etimolojisine, Kurtulmuş “bir baktırsa” demekten insan kendini alamıyor; ayrıca Fransızların “haham”a neden “rabbin” demelerini de bir araştırtsa...
Evet ayracı kapatıp, Atatürk dönemine bakalım; Meclis açıldıktan sonra, “TBMM’den başka hiçbir ‘mevki’, milletin yazgısında etkin olamaz!” gibi vurgulamalarla, “Meclis”in yerini her fırsatta ortaya koymuştur “Atatürk”; ne ki, “Meclis”te bu durumunu daha ilk adımda, Meclis’e “Başkan” seçiminde açıkça ortaya koyar; iki gün süren konuşmalardan, Atatürk’ün yaptığı açıklamalardan sonra, “Atatürk”, Meclis’e “Başkan” seçilebilir.
Benzer bir durum “Sakarya Savaşı” sırasında “Başkomutan” seçiminde de yaşanır; ordunun cephede düşmanla karşı karşıyayken, anında karar alınması gereken, olağanüstü, yaşamsal durumlarda zaman kaybetmemek için, Atatürk, “Meclis’in yetkileri”ni “Başkomutan” olarak üzerine alması gerektiğini bildirince, birkaç milletvekili, “Başkomutanlık Meclis’in özündedir” diyerek direnir; kimi milletvekillerinde de duraksamalar görülünce, bu çekinceleri giderecek kuralları içeren bir “önerge” Meclis’e getirilip Atatürk’ün Başkomutan olması onaylanır.
Bu iki olay bile Atatürk döneminin nasıl bir “fiili başkanlık sistemi” olduğunu gösterirse de, yeni bir “Seçim Yasası” yapılması sırasında yaşananların Atatürk’ün nasıl bir “savaşım” içinde olduğunu ortaya koyar.
“Meclis”e sunulan bu yasa tasarısına, milletvekili olabilmek için, o bölgede en az “5 yıl oturmuş” olmak ya da o günkü “Türkiye sınırları içinde doğmuş” olma koşulunu koymak isteyen kimi milletvekilleri, bu koşullara sahip olmayan Atatürk’ün vekilliğini “önlemek” için kolları sıvarlar...
Halk bu durumu öğrenince, Meclis’e telgraflar yağar; içlerinden en ilginci, bugün Atatürk’e “ayyaş” diyen bir milletvekili çıkaran “Rize”den, Rizeli bir yurttaştan gelir; bu önergeyi verenler arasında olan “Rize Milletvekili”ni hem “lanetler”, hem de milletvekilinin, “vekilliğinin düşürülmesi”ni ister...
Bilmem ki ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları