Özgür Mumcu

Tarih dersi

26 Ekim 2016 Çarşamba

Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52 oy alalı beri her şeyi biliyor. Takdir edersiniz ki o kadar oy alınca insanın önünde kadim hikmet kapıları açılıverir. İktisattan tarihe, hukuktan tıbba her konuda ilim ve irfan milli iradenin temsilcisinin zihnine doluşuverir.
Bu sebeple sayın Erdoğan “Ben tarih dersi veriyorum” diyerek âlemi tenvir etme vazifesinin hakkını vermeye gayret ediyor. İyi de yapıyor zira televizyon ekranlarına ve gazetelere bakınca bir tarih dersine ihtiyaç olduğu görülüyor.
Bir bakıyorsunuz uzman diye kanal kanal koşturan biri Musul hakkındaki Birleşmiş Milletler raporundan bahsediyor. 1945’te kurulmuş örgüte 1920’lerde rapor yazdırıyor. Çaresiz kanal değiştiriyorsunuz. Bir başkası Sykes-Picot Anlaşması’ndan dem vuruyor. Sonra Sykes ve Picot’nun döneminin dışişleri bakanı olduklarını söylüyor. İkisi de değildi diye söylene söylene kumandanın tuşlarına basıyorsunuz. Karşınıza kendi davudi sesine âşık biri çıkıyor. Ankara Antlaşması’na göre Irak’ın toprak bütünlüğü korunamazsa Türkiye’nin Musul’a müdahale hakkı olduğunu gözlerini belerterek duyuruyor. Öyle uluslararası antlaşma olmaz ve de o antlaşmada öyle bir hüküm yok diye mırıldanıyorsunuz.
Hakikaten bir tarih ve uluslararası hukuk dersine çok fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Bu sebeple sayın Cumhurbaşkanı’nın inisiyatif alması son derece önemli.
Yoksa ekranlar ve gazeteler temelsiz “uluslararası hukuktan doğan meşruiyet zemini” iddiaları ya da “uluslararası ilgiye mazhar prensipler” gibi hiçbir hukuki anlam ifade etmeyen ve aslında var olmayan kavramlarla dolup taşıyor.
Suriye ve Irak altüst olmuş durumda. Uluslararası hukuk, tarih ve diplomasi birikimi üzerine bir siyaset inşa edilmesi zorunlu. Biz ise zır cahillerin yarı cahillerle hasbıhalini hukuk ve tarih tartışması niyetine izlemekteyiz.
Bu ortamda ne kamuoyu sağlıklı bir şekilde aydınlatılır, ne de memleket çıkarlarını koruyacak bir siyaset belirlenebilir. Ancak hamasetle gerçekler perdelenir, millet yalanla dolanla memleketi felakete sürükleyecek hamlelere ikna edilmeye çalışılır.
Ekranlar ve gazeteler utanmadan sıkılmadan ve hatta marifet bilerek açıkça yalan söyleyen çapsızlarla dolu. Yani sayın Erdoğan haklıdır. Bir tarih dersi vermesi gereklidir.
Ancak vereceği tarih dersini Necip Fazıl gibi titrek hezeyanlarını örtülü ödenek şerbetiyle şişirmişlere ya da sarayında ağırlamayı sevdiği Kurtuluş Savaşı’nda Yunan ordusuna yenilmedik diye yas tutan fesli şarlatanlara dayandıracaksa işimiz zor.
Bu işler ciddi işlerdir. Dış politika hamasetle yürümez. Bilgi, akıl ve irade gerekir. Zamanında saf hamaset ve panikle işleri yürütmeye çalışanlar bu memleketi neredeyse bir parya devlete çevirecekti. Anadolu’nun her yanında çoban ateşleri gibi yanan milli kongreler iktidarı, Mustafa Kemal liderliğinde kaçınılmaz gibi gözüken bu kaderi yırtıp attı.
O vakitler tek umudu İngiliz zırhlıları olanları, vatanı kurtaranlar hakkında idam fetvaları verenleri ecdad belleyenlerin bunu anlamasını bekleyemeyiz.
Sayın Cumhurbaşkanı bize tarih dersi versin. Bekliyoruz. Paris Barış Konferansı’nda arkasına teneke bağlanarak alaya alınan Damat Ferit’i, gemisini bulmuş bir fare gibi sürünerek kaçan Vahdettin’i, seccadesi İngiliz bayrağı şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’yi, vatanını savunan Kuvvacılara saldıran hilafet ordusunu, İslam adı altında ayaklanan Şeyh Said’i ve kaybedilen Musul’u anlatsın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları