Ayşe Emel Mesci

‘Mucize’nin peşinde

31 Ekim 2016 Pazartesi

Son zamanlarda hayatımın farklı kesitleri bir trenin vagonları gibi birbirine eklenip akıyor zihnimden, kişisel bir yapbozun parçalarıyla uğraşıp duruyorum. Bir bugündeyim, bir “19 yaşımda”...
İlker Başbuğ’un “20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal” adlı kitabından Melike İlgün ile birlikte oyunlaştırdığı, özgün müziklerini Turgut Onur Avdan’ın yaptığı “Mucize” adlı oyunu çalışıyorum Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda. Oyun, 10 Kasım’da CKM’de prömiyer yapacak. Birkaç kuşağı, farklı kişisel tarihleri ve çeşitli altüstlükleri bir araya getiren bir süreç yaşanıyor.

Cezaevinde yazılan kitap
Emekli genelkurmay başkanı İlker Başbuğ bu kitabı “terör örgütü lideri” suçlamasıyla kapatıldığı ve iki buçuk yıla yakın yattığı Silivri Cezaevi’nde yazdı. Geçen yıl MSM’den öğrencilerimle “Kuvayı Milliye Destanı”nı çalışırken Müjdat bizi tanıştırdığında, İlker Paşa bana gülerek, “Siz benden daha kıdemlisiniz, ben iki buçuk yıl yattım, siz üç buçuk yıl” demişti. Çok farklı yerlerden geliyorduk aslında, ama bu yaşanmışlıklar bir duygu ortaklığını kendiliğinden oluşturuyordu. Üstelik üçümüzün, İlker Başbuğ’un, Müjdat Gezen’in ve benim buluştuğumuz çok önemli bir nokta daha vardı. Hepimiz “Nutuk”a “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” sözleriyle başlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün çöküşten dirilişe, karanlıktan aydınlanmaya giden uzun yol öyküsünün Türkiye’nin kaderini değiştiren bir “Mucize” olduğuna inanıyorduk.
Ben 12 Mart’ta savunmamı hazırlarken “Nutuk”tan da birçok alıntı yapmıştım. O dönemde bu yaklaşım zaten genel bir eğilimdi. Devrimci gençlik Mustafa Kemal’e, Kurtuluş Savaşı’na, Kuvayı Milliye’ye çok çeşitli platformlarda sahip çıkmıştı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 1 Kasım 1968’de Samsun’dan başlattıkları, “Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için, Mustafa Kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için” yaptıkları, 10 Kasım’da Anıtkabir’de bitmesi planlanan yürüyüşü bugün bilmem hatırlayan var mı? Nereden nereye geldik...

19 yaşlarım...
Yine gencecik ve pırıl pırıl oyuncularla çalışıyorum; bir bölümü MSM’den öğrencilerim, diğerleri de bu projeyi duyunca Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelip seçmelere giren çocuklarım, hepsi benim “19 yaşlarım.” Farklı kuşaklar, farklı güzergâhlar bir araya geldik, bir borcu ödemeye çalışıyoruz. Sadece 93 yaşına gelen Cumhuriyet’in kurucusuna ve tüm kurucu kuşağa bizi biz yapan değerleri, bağımsızlığı, laikliği, kadını özgürleştiren ve kamusal yaşama katan, seçmeseçilme hakkı veren yasaları, bilimi öne çıkaran modern eğitimi, sanat kurumlarını, operayı, baleyi, tiyatroyu, senfoni orkestralarını kazandırdıkları için oluşmuş bir borç değil söz konusu olan. Asıl gelecek kuşaklara borçlanmış durumdayız. Çünkü bu gidişatın önü bir şekilde alınmazsa, bize emanet edilenleri epey eksilmiş olarak aktaracağız onlara. Bu koşullarda çalışıyoruz “Mucize”yi, bir “Mucize”nin peşindeyiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları