Tahterevallide Başbakan Çıkarsa Demokrasi, AKP Dahi İniyor...

19 Nisan 2014 Cumartesi

Cumhurbaşkanlığı tartışmaları Erdoğan-Gül uzlaşmasına, daha doğrusu Erdoğan’ın seçimi, istemleri, buyrukları eksenli medyatik pazarlanmasına oturtularak kamuoyunun koşullandırılması, güdümlenmesi eksen yapıldı ya... tahterevallinin bir tarafına Erdoğan’ın çıkarları, diğer tarafına demokrasimizin yanında, AKP’nin dahi geleceğinin oturtulduğu bir oyun, ilişkiler yumağı gibi... Hani seçim sonuçlarının okunması adına Başbakan Erdoğan’ın önünün açıldığı, isterse Köşk’e çıkması, isterse Başbakanlık’ta kalması hakkını kazandığı, her ikisine göre yürünecek yollara ilişkin formüller üretiliyor ya... Gül’ün son dakika açıklamasına göre siyasetten çekilmesi de var ya... Sonuçta bütün yollar aynı kapıya çıkıyor...
İktidar gücü, ipleri her ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ın elinde kalacak... Siyasal İslam kimlikli yürünen yollarda, yapılacak işlerde, dayatılan rejim, model değişikliklerinde pusula Erdoğan... Seçimini oyunun kuralları içinde, elbette iktidar gücünü en etkin kullanabileceği biçime, bulacağı formüllere göre yapacak... Parti yönetim organları, milletvekilleri, nabız yoklamaları... demokratik hukuk devleti düzeninin kurallarının işletilmesi amacı, yöntem, kurallarının tümden dışında, sonuç almaya, iş bitirmeye yönelik... Torbadan çıkan, “acil, acil” yapılacak işler için gelen dayatma yasalardan bir tanesinde olsun demokratik düzenin işlerliği ölçü alınmış olsaydı, dişimizi kırabilirdik... Duruma göre Meclis görüşmelerinde yapılacak son dakika gelişmelerinde dahi, koca koca milletvekilleri, bakanların, Erdoğan’ın yanına koşturmaları, ağzından çıkacak buyruğa bakmaları, alışılmış görüntüler...
Dün bu yazının yazıldığı saatlere kadar ağırlıklı görüş Erdoğan’ın seçiminin Köşk’e çıkmak olacağı yolundaydı... Buna göre AKP’nin 12 Eylül referandumu ile parlamenter düzenimizin işleyişine vurulmuş darbeyle, sandıktan çıkan 12 Eylül anayasasından da anormal yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanının, kullanabileceği büyük yetkiler ve gücün boyutları, çelişkileri üzerinde hukuksal yorum farklılıkları olsa da kabaca denetimsiz başkanlık, yarı başkanlık boyutları yadsınamazdı... Kaldı ki Erdoğan son açıklamasında eğer Köşk’e çıkmayı seçerse bu yetkileri sonuna kadar kullanacağını kamuoyu ile paylaşmıştı...

***

İktidarlarının öncelikli sorunları; yetkileri yeni yasal, anayasal operasyonlarla, demokrasiye, hukuk devleti düzenine uysa da uymasa da cumhurbaşkanlığına yine kendisini taşıyacağını ilan etmiş Erdoğan’ın kendisine sadık başbakan, hükümet, parti kadroları oluşturmasının formülleri gibi pazarlanıyordu... Gül’ün bu koşulları kabul edip etmeyeceği, AKP örgütü, kilit kadrolarının, milletvekillerinin, yönetim organlarının ne diyecekleri, ayrıntılar sayılabilirdi. Tabii ki bu seçimin riskleri, öngörülemeyen olumsuz olabilecek sürprizleri de vardı... Sınır tanımayan, hukuk devleti düzenini ayaklar altına almış adım adım yürüyüşün her sürecinde, bunca yıllık cumhuriyet, demokrasi, toplumsal birikimlerin hafife alınmasının öngörülemeyen çıkışları ne olacaktı? Erdoğan’ın olası risklere göre hâlâ Başbakanlık’ta kalması seçeneği de yok sayılmamalıydı...
İktidarlarının içinden, ortaklarından gelen 17 Aralık depreminin, Erdoğan’ın söylemi ile “cemaat çetesi, darbesinin” olsa olsa ilk vuruşlarının şoku ancak atlatılabilmişti. Cemaati İktidarlarının içinden temizleme, tarihe gömme sözleri ne kadarıyla gerçekleştirilebilecek, gelen darbelerin yaraları kapatılabilecekti ki... Ortalığa saçılmış bu kadar ağır demokrasi suçu, hak, hukuk ihlalleri üzerine, yolsuzluk, vurgun, rüşvet... bilgi, belgelerinin silinmesi, bir tek başlatılmış yargı operasyonlarının durdurulmasıyla sağlanabilir mi ki?..
Öylesine doğal, toplumsal yaşamın işleyiş yasalarına aykırı bir tahterevalli oyunu, denklemi kurulu ki...Tahtanın bir yanında oturan Başbakan’ın yerinde durabilmesi, İktidarları gücünü sonuna kadar elinde tutacağı formüllere, sınırsız yeni yasalar, hukuksuzluklar gereksinimi duyularak üretilen ek çözüm reçetelerine bağlı... Diğer yanda bu ülkenin kazanılmış hak ve hukukunda kayıplara uğrayan örgütlü, örgütsüz kişi ve örgütlenmelerinden gelen karşı duruşlarla oluşturulan ağırlıklar var. Medyatik pazarlamada paramparça oluşları, evrensel insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ekseninde güç birliği, kenetlenememeleri eleştirilirse eleştirilsin, hafife alınsın mağdurlar cephesi var...
Tamam son seçim sonuçlarında da görüldüğü üzere, başarılı iletişim, seçim kampanyalarılya, en ezilen halk çoğunluğunu, en vicdansız, kuralsız ezen azınlığı bir arada “muhafazakâr, İslamcı” kimlikte toplama, sandıkta oy kaybetse dahi çoğunluğu koruyabilme... yadsınacak bir siyaset başarısı değil. Ancak giderek daha çarpıcı bir biçimde gücün lidere, üstelik baskı gücüne odaklanması, demokrasi, hukuk devleti düzeni kurallarının çiğnenmesi icraatları dayatması var... Bu tahterevalli oluşumunda Erdoğan’ı yukarı çıkaran dengeler, sadece hak-hukuk özlemi içindeki öteki cepheyi, yarıdan fazlayı yok saymış, haklarını gasp etmekle kalmış olmuyor... AKP’yi, parlak vitrinli koskoca partiyi, örgütlü irade sıfırlanmış, içi boşaltılmış, aşağı çekiyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları