Hikmet Altınkaynak

Behçet Necatigil Gibi...

20 Nisan 2014 Pazar

Sanırım bir öğle üzeriydi, Behçet Necatigil Beyazıt’ta Çınaraltı’nda oturmuş çay içiyordu, yalnızdı. Dudaklarından hiç eksik etmediği sigarası, elinde Varlık dergisi dalgın, düşünceli, gülümseyen, sofistike bakışıyla dergi sayfalarını karıştırıyordu. Tam karşısında durdum, selam verdim, kendimi tanıttım. Beni tanıyıp tanımadığını bilmiyorum. Ama benim konuşma, tanışma isteğimi sezinlemiş olacak ki, incelikli içten tavrıyla, “Buyrun bir kahve içelim” dedi. “Onur duyarım” deyip hemen masasına oturdum. Yıl 1977 ya da 78 olabilir.
Usta bir şairle tanışıyor, konuşuyor olmak beni çok sevindirdi. Sorular yönelttim. Dinledim. Edebiyat dergilerinden söz ettiğimizi anımsıyorum. Dergi yayıncılığının sorunlarını irdelemiştik. Dergi okurluğunun yeterince yaygın olmadığında birleşmiştik. Necatigil, dergiciliği “Kendi aramızda mektuplaşıyoruz” diye özetledi. Şair, yazar sorunlarına değinmiştik. Başka da karşılaşmamız, görüşmemiz olmadı ne yazık ki... Zaten 1979’da da yaşamını yitirdi.
Dün gibi, ama kaç yıl geçmiş! Aramızdan ayrılışı bile 35 yılı buldu. Elbette Necatigil adı ne unutuldu, ne de onsuz Türk şiiri oldu. Adını yaşatan, şiirleri, yazıları ve çevirileri olduğu kadar ailesinin kurduğu Behçet Necatigil Şiir Ödülü’ydü.
Çarşamba günü Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı Feriye Tesisleri’nde yapılan 2014 Behçet Necatigil Ödülü törenini izlerken bunları düşündüm.
Töreni beş yıldır Necatigil’in edebiyat öğretmenliği yaptığı lisenin vakfı düzenliyor. Açılış konuşmasını da Kabataş Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Av. Nusret Selen yaptı. Selen ve şair Nurullah Can, Necatigil’i anlatırken, Necatigil’in kızı öykücü Ayşe Sarısayın da konuklara, vakfa, jüriye teşekkür etti. Ödülün bu yılki sahibinin Enver Ercan olduğunu açıkladı, kutladı. Jüri başkanı Doğan Hızlan da yaptığı konuşmada, Enver Ercan’ın “az şiir yazdığını, çok çalıştığını” belirterek şiirini değerlendirdi.
Ödülün gerekçesini Ayşe Sarısayın okudu: “Enver Ercan bu kitabında çağdaş şiirimizin ustalarını konu edindiği anı-düş şiirleriyle geçmiş şiirimize lirik bir saygı duruşunda bulunurken, ustalar aracılığıyla şiir sanatının gizleriyle de okurlarını buluşturuyor. Bu şiirler Enver Ercan’ın şiirleri olduğu kadar şiirimizin büyük ustalarından günümüz okurlarına birer selam olarak da okunabilir. ‘Türkçenin Dudaklarısın Sen’ lirik şiirimize yeni bir pencere açmasıyla da önemli bir yapıt olarak değerlendirilmiştir.”
Enver Ercan’ın ödül kazanan “Türkçenin Dudaklarısın Sen” kitabını bir solukta okuyup çok beğenmiştim. Törende Enver Ercan’ı dinlerken bunu fazlasıyla hak ettiğini de gördüm. Necatigil’in kızı Selma Necatigil’in elinden ödülünü alan Ercan, aldığı ödüller içinde Necatigil ödülünün çok önemli olduğunu, bu önemin jüriden de kaynaklandığını belirtti. “Kendimi Necatigil beni tahtaya kaldırmış ve ondan aferin almış gibi hissediyorum” diye konuştu.
Enver Ercan, 16 yıl gibi çok uzun bir aradan sonra bu kitabı yayımladı. Mutfak süreci böylesine uzun yılları kapsayınca, şiir tam demini almış! Hangi şiirini okursanız, sarsılıyorsunuz. İlk şiir kitabı “Geçtiği Her Yeri Öpüyor Zaman” da böyleydi. Ama yine de Türkçenin Dudaklarısın Sen bir başka geldi bana. Tıpkı Behçet Necatigil gibi insanın iç sesini gün yüzüne sanatsal bir biçimde çıkarıyor. “Rüya” dizisinde ise, bambaşka bir yaratıcılığını ortaya koyuyor. Çağdaş şiirimizin ustalarıyla okurunu tanıştırıyor. Dağlarca’dan Ece Ayhan’a dokuz şair, dokuz rüya. Bu anlatılamaz, okumak gerek.
Enver Ercan, yalnızca ödül için değil, aynı zamanda Türk edebiyatının dergi klasiği, yüz akı Varlık dergisini, kurucusu Yaşar Nabi Nayır’dan sonra en uzun süre yöneten yayıncı kimliğiyle de bence Necatigil’den “aferin” almayı hak ediyor. Yürekten kutluyorum!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları