Erinç Yeldan

Küresel Ekonomide Faizlerin Seyri

23 Nisan 2014 Çarşamba

Gerek reel ekonomide, gerekse finans piyasalarında günlük hareketlerin son derece değişken olduğu ve bu inişli çıkışlı ortamda iktisadi ve siyasi belirsizliklerin kol kola girdiği bir dönem yaşamaktayız. İktisat gündemi şu günlerde faizlerin yönünü belirlemeye çalışıyor ve “piyasalar” ile “reel sektörler” arasındaki çıkar çatışmasını (yaygın deyişiyle “ayrışmayı”) izliyor.
Söz konusu hareketliliği daha iyi algılayabilmek için biraz geriye çekilip, küresel ekonominin uzun dönemli seyrine göz attığımızda ise daha sağlıklı bir değerlendirme yapma olanağı elde edebileceğimizi düşünüyorum. Üç adet grafik sunuyorum. İlkinde dört gelişmiş ekonomide -Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD- 10-yıllık devlet tahvili faiz oranlarının ve enflasyonun 1980’den bu yana uzun dönem seyri.
Veriler gelişmiş ekonomilerde enflasyon ile birlikte faizlerin sürekli olarak düşme eğiliminde olduğunu ve faizlerin “sıfır alt sınırına yaklaşmasının” aslında küresel ekonominin uzun dönemli genel eğiliminin bir parçası olduğunu belirtiyor. Öyle ki 2007’den bu yana faizler “reel” olarak negatif.
Faizlerin düşmesinin uzun dönemde sabit sermaye yatırımların artmasına yol açması beklenirdi. Oysa, IMF’nin en son verileri gelişmiş ekonomilerde böylesi bir beklentinin gerçekleşmediğini, sermaye yatırımlarının ulusal gelirlere görece sürekli gerilemekte olduğunu belgeliyor. Aşağıda ikinci şekil de bu gözlemleri sergiliyor.
Küresel fon piyasalarında “tasarruflar” açısından ise gelişmiş ekonomiler ile “kalkınmakta olan - yükselen piyasa ekonomileri” arasında bir ayrışma söz konusu. Gelişmiş Batı dünyası tasarrufların giderek azaltıldığı coğrafyalar haline dönüşmüş. Buna karşın, küresel fon piyasalarında tasarrufların kaynağı giderek gelişmekte olan ülkelerden geliyor.
Gözlemlerin özeti: küresel ekonomide gelişmiş ülkelerde sermaye yatırımlarının temposunun yavaşlama eğilimini sürdürmekte olduğunu gözlemekteyiz. Bu olgu kapitalizmin 2008 sonrasında içine sürüklendiği “büyük durgunluk” krizinin aşılmasının önündeki en büyük engel. “Yükselen piyasa ekonomilerinde” biriktirilen tasarruf fazlası ise küresel finans piyasalarının kumarhanelerinde spekülatif rant oyunlarına aktarılmakta. Reel üretici sektörlerin de bu rant masasına giderek daha fazla yöneldiği bir dünyada faizlerin reel makro ekonomik dengeleri etkileme olanağı zaten fazla olamazdı. Geriye inişli çıkışlı, günlük oynaklıklar; belirsizliklerin şiddetlenmesi ve piyasa aktörlerin söz oyunlarındaki becerilerini izlemek kalıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları