Bu Suriye adamı yerinden eder

03 Aralık 2016 Cumartesi

Tayyip Bey iktidarına kadarki Cumhuriyet hükümetleri, Ortadoğu konusunda Osmanlı’nın geçmiş tecrübelerinden çıkardığı dersten de yararlanarak, hep sakınımlı davranırlar, komşularıyla iyi ilişkileri sürdürmeye çalışırken, bölgesel sorunlara taraf olmamaya, Ortadoğu batağından uzak durmaya özen gösterirlerdi.
Menderes’in Bağdat Paktı dönemi ve Irak’ta Nuri Sait ve Faysal’ın darbe ile devrilmelerine karşı, ABD’nin son anda “Ne yapıyorsunuz? Kendinize gelin!” diyerek durdurduğu askeri müdahale girişimi, TC’nin “yurtta barış, dünyada barış” ilkesinden yola çıkan geleneksel politikasıyla çelişen bir istisna olarak kabul edilebilir.
Ortadoğu bataklığına düşmenin ne büyük bir tehlike olduğunu bilen Cumhuriyet diplomasisi, bölge ülkelerinin toprak bütünlükleri ile istikrarlarının kendisi için ne denli yaşamsal olduğunun da bilincindeydi.
Bu sağlamcı politikanın temel ilkesi bölgeye laik yaklaşımdı.
Tayyip Bey’i iktidara taşıyan ılımlı İslam modeliyle birlikte Ankara’nın Ortadoğu politikası bu doğrultudan çıkarak, BOP’un eşbaşkanlığı çizgisine girdi.
BOP’un, Türkiye dahil bölge ülkelerinin sınırlarını değiştireceği Condoleezza Rice tarafından açıkça yazılmış olmasına rağmen, Tayyip Bey BOP’un eşbaşkanı olduğunu iftiharla ilan etmekten çekinmedi.

***

Tayyip Bey BOP doğrultusundaki politikasını, Osmanlıcılık özlemlerini de katarak, bölgedeki Sünni İslamcı güçlerin ağabeyi rolüyle bir arada sürdürmeye kalkmıştı. Tayyip Bey birbiriyle bağdaşmayan bu iki rolü aynı anda oynamaya çalışırken, komşu Suriye’deki karışıklığın önlenmesi, istikrarının ve bütünlüğünün korunması için elinden geleni yapmak yerine, yangına körükle koşmuş, Suriye’nin mezhep çatışmalarıyla parçalanmasına katkıda bulunmuştur.
Suriye’de yangının gelişip, bacayı sarmasının Türkiye’yi de etkilemesi kaçınılmazdı.
Nitekim öyle de oldu.
Suriye’de şeriatçı - cihatçı ayaklanmacılara insan malzeme ve silah yardımı yapan Türkiye bu politikasının sonucunda, kendi sınırlarının da kevgire dönmesi, Gaziantep örneğinde olduğu gibi, kimi kentlerinin IŞİD üssü haline gelmesi durumuyla karşı karşıya kalmıştır.
Suriye’deki terörün bulaşmasının da etkisiyle Türkiye’deki etnik ve mezhepsel terör artmıştır.
Bu arada Türkiye Tayyip Bey’in BOP eşbaşkanlığı iddialarına karşın, bölgedeki ABD politikalarının uygulanması için araç olmayı bile becerememiş, bu durum da, Sam Amca’yı bölgede PYD-YPG gibi yeni ve daha elverişli enstrümanlar aramaya itmiştir.
Tayyip Bey’in Suriye politikası en sonunda, IŞİD ve diğer Sünni terör örgütleriyle ilişkileri dolayısıyla, zaman zaman teröre destek vermekle suçlanan Ankara hem Şam, hem Washington, hem Moskova, hem Tahran, hem Brüksel, hem İslam Birliği ile aynı anda ters düşme durumunda kalmıştır.

***

Tayyip Bey, 30 Kasım 2016 günü Suriye politikasının Esad’ın gitmesine endeksli olduğunu itiraf etmiş, ama yukarıda sözünü ettiğimiz, tüm merkezlerin tepkisi üzerine bir gün içinde geri adım atmak ve söylem değiştirmek zorunda kalmıştır.
Politikasını zayıflamış Esad yönetiminin yerinde kalamayacağı varsayımına dayandıran Tayyip Bey bir yıl içine Emevi Camii’nde namaz kılmayı kurarken, geçen bir yıl uluslararası alanda Esad’ı güçlendirmiş, hiç değilse birçok çevre için ehveni şer haline sokmuş, buna mukabil, Ankara’yı da uluslararası alanda gittikçe daha yalnızlaştırmıştır.
Tayyip Bey’in, içeride baskısını git gide arttıran totaliter tutumu, Brüksel ile ilişkilerindeki hırçınlığı, AB ile ABD’de İslamofobinin yükselişiyle eşzamanlı rejimi daha fazla İslamileştirme yönelişleri de Suriye politikasına eklenince, ortaya ilginç bir görüntü çıkıyor.
Herkes Suriye’deki karışıklıklar sonunda, Esad’ın gitmesini beklerken, gelişen olayların başkalarının sonunu hazırlaması olasılığı gittikçe artıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları