Otomania! (6)

06 Aralık 2016 Salı

“Osmanlı Meclisi Mebusan Reisi” denilen zat değil, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı” denilen kişi, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın soru önergesini yanıtlamak için şu koşulu koydu: “Önergenizdeki laiklik cümlesini çıkarın yanıtlayalım!”

***

15 Temmuz saldırısında zarar gören TBMM’nin muhalefet koridorundaki Mustafa Kemal Atatürk’ün halıya dokunmuş, mareşal üniformalı tablosu da yerinden kaldırılmıştı. CHP’liler gerekeni yapıp yerine asınca, o kişi “Başkanlığımızın bilgisi ve rızası dışında asıldı!” diye itiraz etti!

***

O kişi, Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlediği 2. Abdülhamit Han Sempozyumu’nda” şöyle dedi: “Ağzına içki koymamıştır. Özellikle Sultan Abdülhamid karakter olarak sadeliği ve temizliği seven, müşfik, rikkatli, alabildiğine nazik, kibar bir devlet adamıydı!”
Bir okurumuz, Abdülhamit’in torunu Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun, bir TV söyleşisinde, “dedesinin alkolik olmadığını, ancak rom içtiğini” açıkladığını, anımsattı!

***

O kişi, Ankara’da 30 Kasım’da Mustafa Necati Kültür Evi’nde “Abdülhamid Han ve Dönemi Fotoğraf Sergisi” açtı. Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün yakın arkadaşlarından ve çeşitli bakanlıklar yapmış olan Mustafa Necati Uğural bugün mezarında sağından soluna dönüyordur!

***

O kişi, 2014’te Eskişehir’de yaptığı konuşma da şöyle dedi:
“Cumhuriyet’i kuran kadro pozitivisttir. Pozitivist (bilimsel) nedir? Gördüğüne ve tuttuğuna inanır. Peki, ayeti tutuyor muyum? Hayır… Vahiy gördüm mü? Hayır… Ayeti reddederler. Cumhuriyeti kuranlar, bu yüzden dinden uzaklaştı!”
O kişi, o kürsüye seçildiğinde Atatürk’ün adını ağzına almadı. İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy, “Safahat” adlı şiir kitabında, “Ah eğer, o Yıldız’daki baykuş (Abdülhamit) ölüvermezse, âkıbet çok kötü…” demişti…

***

O kişi 28 Ağustos’ta Rize’nin Kurtuluş Bayramı töreninde konuştu: ‘Şu tarihte kurtuldum’ demek; acziyet ifade eder. Kurtuluşlar değil fetihler anılır. Onlar, Trabzon’dan, Rize’den, Artvin’den, Erzurum’dan, Sarıkamış’tan çekilip memleketlerine döndüler!”

***

O kişi aynı törende şunları da söyledi: “Liseli Devrimciler, Che Guevara’nın gömleklerini giymişler. Che, 39 yaşında öldürülen, bizzat kendisinin infazlar yaptığı bir katil kişilik. Bir gerilla. Bolivya’da, Küba’da, Güney Amerika’da faaliyette bulunan bir eşkıya… Benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olmamalı…”

***

Oysa dün, Küba’da cenaze töreni yapılan Castro, 1996’da İstanbul’a geldiğinde ne demişti?: “Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. O gemiyle Samsun’a, biz de 40 yıl sonra gemiyle Havana’ya çıktık. Kendinize başka önder aramayınız…”
Küba’nın Ankara Büyükelçisi Alberto Gonzalez Casals’ın İzmir’de CHP Grup Başvekili Özgür Özel’e, bu sözleri eden, o kişinin, kendisine şöyle dediğini açıkladı: “Hem Meclis Başkanı hem de daha üst düzeyde bir kişi telefon açarak özür diledi!” Özel de Büyükelçiye “Bir atasözümüz, ‘Açıkta yapılan kusurun tenhada özrü olmaz!’ der” dedi.
Oysa anımsanacağı üzere Sultan, Küba ziyaretinde Che anıtını ve Atatürk’ün büstünü ziyaret etmişti!

Kadınların Ata’sı!
Atatürk, 5 Aralık1934’te Türk kadınına “Seçme ve Seçilme” hakkını tanıdı. Fransa’da 1944, Japonya’da 1945, İtalya’da, Arjantin ve Meksika’da 1946, İsviçre’de ise 1971’de bu hakkın tanınmasına da öncülük etmişti… Atatürk’ün açıklaması şöyleydi:
“Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medenî mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır…”
Bir soru: Atatürk mü, yoksa Abdülhamit mi, insan gibi insandı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları